Sunday, September 30, 2012

Hedef#1 Duzenli Spor

Kendime hedefler koyuyorum. Cok motiveyim bu aralarnaman nazar degmesin :)
Hedeflerden biri haftada 3 spor yapmak. Simdilik haftada iki spora gitmeyi basarabildim. Bu hafta uce cikarabilirsem harika olacak. Havalar da duzeliyor, yuruyuse baslarim kesin. Kilomu diyetle degil sporla dengelemek istiyorum. 64.5 oldum :( hedefim 59 :)

Calismak mi calismamak mi iste butun mesele bu

Gecen hafta sevgili Sr. Dir hanim ve SVP bey benimle konustular istifam hakkinda. Ee lemis uzgunmussun anlat bakalim deyince SVP fittirdim.  Dedim benim hislerimi konusmaya gelmedik buraya ortada bir gerceklik var 3 senedir alamadigim bir hak var ortada.. Ustelik onu da konusmaya gelmedik cunku ben istifa ettim konusmak isteyen sizsiniz.. Neyse ciddiyetimi anladi sanirim, senin icin savasicaz elimizden geleni yapicaz diyebildi sonunda her nekadar agzindan kerpetenle almak gerektiyse de bu sozcukleri..
Bu hafta kendimi yeniden ise motive etmeye calisiyorum. Ve farkettim ki daha iyi yapabilecegim, keyif alabilecegim alanlar var. sancili, zorlu ama imkan var. uzun zamandir isleri cok bosladigim icin de epey toparlayacak sey oldugunu farkettim. Simdi tum bunlara girismeli miyim yoksa kararimdan donmeyip bay bay deyip gitmeli miyim. Bana ne vereceklerini, halen bunun icin ne kadar beklemem gerektigini de bilmiyorum. Ama bu haftayi sadece bu iste mutlu olabilir miyim kismini gorebilmeye adamak istiyorum. Yeniden keyif slabilecek miyim calismaktan, kendimi degistirip olmaz bu is dedigim seyleri olura donusturebilecek miyim? Cunku artik biliyorum ki istersen bir yolunu mutlaka buluyorsun. Gecen hafta aldigim performance review dialogu egitiminde egitimci kadin soyle dedi
" there is a diference between being committed and being interested. If you are interested in something, you do it only when circumstances permit. But if you are committed, you except no excuse, only result"
Cok dogru geldi bu bana. Benim problemim committed olmamak, degmez bu sirkete der oldum gecen yollar icerisinde. Ilk basladigimda ne hirsliydim halbuki, her kapiya dayaniyordum ne gerekiyorsa yapiyordum. Yeniden o kararliligi canlandirabilecek miyim icimde bakalim? Bu bana verecekleri terfi ile gerceklesmeyecek onun cok iyi farkindayim. Ancak ben istersem yeniden kendimi motive edebilirim. Yapmak istiyor muyum? Gorucez.. Su yolunu bulacak..

Saturday, September 29, 2012

No no no krizi

Dun aksam 2.5 yasindaki oglumla aramizda gecen krizi ve nasil cozumlendigini paylasmak istiyorum.
Cok guzel bir gunun ardindan eve geldigimizde Kaan artik cok yorgundu. Uyku saatini de biraz gecirmistik. Evden iceri girdigimizde No'lar basladi..
Anne - Hadi oglum gel ellerimizi yikayalum
Kaan - No no no no!
neyse ona ikna edebildim.
TV actik, normalde cars movie karsisinda mayisir ve uyku moduna gecerdi ama benim pijamalariyla yaklastigimi gorunce "no uyu - no uyu" diye cirpinmaya basladi. Yorgunluktan yaptigini bilmeme ragmen usteledim ve zorla uzerindekileri cikarmaya basladim. O hiddetlendikte "kizicam bak" diye ben de hiddetlenmeye basladim. Kendi sesimi duyup, benim de yorgunluktan biraz sabirsiz davrandigimi farkedip geri cekildim. Ne bez ne t-shirt hicbisi istemedi uzerinde ben de hepsini cikarttim. Cirilciplak biraktim onu oylece, tamam oglum sen biraz agla rahatla ondan sonra konusalim dedim.
Aglaya zirlaya evin bir kosesinden obur kosesine gitti geldi - bir yandan yan gozle beni ve tepkilerimi izliyor. Gayet sakin davrandim. Bir koltuga oturdum ve bekledim. Ben buradayim oglum, aglaman bitince bana gelebilirsin dedim. Herhalde bi 5-10 dakka surdu mizirdamasi. "yok yok yok" deyip gezindi durdu cirilciplak. Sonra odasina gidince babasi ile konusmasini duydum - babasi dogru zamanda yaklasip bez giydirebilir miyim diye sordu o da evet dedi. Ben de yanlarina gidip pijamani giydirebilir miyim oglum dedim "evet, Kaan iiiiiiiiiiii (aglamasini taklit ederek)" dedi. Ben de evet oglum Kaan cok yorulmus, kiyafet giymek istememis dedim. Simdi giymek istiyor annesi de ona yardim ediyor dedim. Eveet dedi. Hosuna gitti.
Kaan aglamaya basladigina gecen gun okudugum "kirik biskuvi" hikayesi geldi aklima. Cocuklar gun icindeki travmalari aglayarak atabiliyorlar. Ben de oyle dusundum, gunun yorgunlugunu aglayarak atti uzerinden. O yuzden yapilacak en iyi seyin israr edip zorla giydirmek yerine onu kendi haline birakmak olduguna karar verdim. Baski yapip hayir benim dedigim olacak seklinde davranmak yerine ona firsat tanidim duygularini yasamasi icin. Ve sonra rahatlayinca o da ikna oldu zaten giyinmeye. Bu sadece dun aksam degil, ara sira yasadigimiz bir olay aslinda. Her zaman boyle soguk kanli davranamayabiliyorum o zaman da annesinin "insan" oldugunu goruyor oglum :) Yani ben de makine degilim ki onun her onaylamadigim hareketi karsisinda melek sakinligi ile yaklasayim. Ama herseyin fazlasi zarar, ne surekli melek ne de seytanim. Bazen oglunu duymayan - cildirmis anneyim bazen de anlayisli - melek anneyim. Ben her ikisiyim  :)

Nolu's Cafe Al Bandar

Dun aksam Al Bandar'daki Nolu's Cafe'ye gittik. Kapidan girer girmez hos bir atmosfer karsiliyor sizi. Deniz kenarina bar gibi yuksek sandalyeler koymuslar, cok hos olmus. Giris kisminda uzun masalardan olusan bir bolum vardi oraya yerlestik cocuklar da rahat rahat kosup eglendiler. Etrafa verdigimiz rahatsizliktan oturu ozur dileriz kihkihkih

Konum: AlBandar, Al Raha'nin karsisi. Sehre uzak ama bizim eve yakin. Al Bandar'in meydani da cok guzel olmus, aksam keyifli bir yuruyus ve yemek-kahve tatli sohbet icin harika olmus.
Menu: Epey zengin bir menusu vardi. Salatalar, mezeler, burger, kebaplar, makarna, pizza.
Denediklerim: Afgan mantisi harikaydi, lazanya ile manti arasi bir sey. Somon Kabap yedim inanilmaz lezzetliydi!
Fiyat: 5 ana yemek, 2 baslangic,  2 cocuk menusu, 3 kahve icin 750dhs civari bir fatura geldi.
Ortam: Iceri girer girmez iyi ki gelmisiz dedirten ferah bir ortam. Yuksek tavanli kisimda oturduk biz kapinin orada, cok guzeldi. Denize dogru bakan bar masa sandalyeler de iki kisilik yemeklerde hos olabilir.
Servis: Oldukca hizliydi, sicak bir garsonumuz vardi.
Tekrar gider miyim? Kesinlikle evet :)

Tuesday, September 25, 2012

Daldan dala - coaching

Az evvel Effective Parenting Skills diye bir seminerden ciktim, Etisalat wellness program icin gelmisler Dubai' de bir firma authenticity coaching and consulting. Ufkum acildi, neden olmasin dedim? Esimle arada bir lafi gecerdi coaching yapabilirim diye konusurduk. Tam da simdi yelken acmisken tum olasiliklara NEDEN OLMASIN? Yari zamanli yapabilecegim ve gelistirebilecegim bir is kolu. Konusmayi, dinlemeyi ve insanlara yardimci olmayi cok seviyorum, sunumyapmayi topluluk onunde konusmayi cok eglenceli buluyorum..... Psikoloji ve psikanaliz ile de cok yakindan ilgiliyim :) valla bu is tam bana gore! Eylemlerim devam edecek.. Biraz daldan dala konuyor gibi hissetsem de hersey mumkun bu dunyada hissini de koruyorum.. Gorecegiz bakalim...

14:43> ve yaptim :) ilk egitime yazildim bile :) kendime sasiyorum gercekten de. 33 yasima kadar herseyi ince eleyip sik dokudum, planladim planladim sayfalarca planladim, tatillerimi bile planladim... Ama kalbimden gecen seslere hep "zamani gelince" dedim risk alamadim. Simdi ise risk denizlerine atlayip kulac kulac yuzecek moda gectim. Psikanaliz ilk meyvelerini vermeye basladi zannediyorum :) Kendimi her turlu olasiliga acik hissediyorum, herseyi yapabilecek gibi hissediyorum. "Once su lazim, sonra bu lazim, yok su da olsun ondan sonra" lar geride kaldi.. Nasil? Inanin bilemiyorum.. Bir anda olmadi, bu bir surec. Diyorum ya buyuyorum, degisiyorum. Su anda karsima cikan firsatlara iki kriterle bakiyorum
- icime siniyor mu? Kalbimi hoplatiyor mu?
- imkanim var mi zaman ve maddi acidan
Cevap evet ise atliyorum :) bakalim beni nerelere goturecek bu macera.
Kocluk egitimi bir yila yayilan bir surec, almam gereken bes egitim var. Bu subat baslarinds tamamlanacak. Ondan sonra da 6 aylik bir surec var, bir kocun denetiminde koclu, yapicam vs vs vs.. Bu is tam bana gore! Oyle hissediyorum ;)

Monday, September 24, 2012

Tahinli kek harika bir sey!

Cayin yaninda tahinli kekim i yiyorum.  Mmmmmm bu lezzet beni benden aliyooooorrrrr! 76 kilodan 58 lere dusmustum ama hazirandan bu yana cikis trendindeyim.  64.4 olmusum :( ama yeme istegime karsi koyamiyorum.  Tek bildigim bu da surecin bir parcasi. Nasil bebekler emzikleriyle kendilerini daha konforlu,  guvende hissederler ben de kaygilarim arttiginda emzigime ( yemek yemek) sariliyorum. Kimse mememi elimden almasin avazim ciktigi kadar aglarim vallllaaa ;)

Sunday, September 23, 2012

Ilk satisimi yaptim :)

Senelerdir ugrasirim hobilerimle. Daha okula gitmezken bile bezden elbiseler dikerdim barbie bebeklerime, kagitlari kirpik kirpik yapardim, kedi merdiveni yapmaya bayilirdim. Orta okulda boncuk agac yapmaya basladim. 2005  senesinde fimo ile tanistim ve asik oldum bu harika malzemeye ve yapabildiklerime. Abu Dhabi' ye geldikten sonra bunlara amigurumi ve scrapbooking ekledim. Simdi ilk defa bu eylul ayinda icimde kelebekler ucusuyor, hobilerimi ise donusturmeye basliyorum. Yavas yavas sitemi kuruyorum, urunler hazirliyorum, urun fotolari cekmeyi ogreniyorum... Bugun sirketten bir arkadasa tam 12 tane kart sattim :) resmen vermek istemedi bir yanim kartlari cunku hepsini cok seviyorum :) kartlar begenildigi icin grurlandim da... Ilk satisimi yaptim :) LemiSphere bir gun unlu oldugunda bugunu hatirlarim artik ;)

Kendini elestirmek

Gecenlerde arkadaslarimla insanin kendini elestirmesi uzerine yazisiyorduk.  Bence kendi icine bakabilmek, kendini elestirebilmek gelisim icin gerekli bir meziyet. Dusunuyorum da.. ne zaman kendi icime bakar oldum acaba.. Zannediyorum evlendikten sonra, kendi yuvami kurup ilk defa kendime ait bir ortamim olduktan sonra farketmeye basladim bir seylerin beni mutsuz ettigini.. Herseye sahiptim, harika bir is, harika bir es, harika bir ev... ama surekli agliyordum. O zaman icimde bir seylerden kaynaklandigini farkettim ve psikanalize gitmeye basladim. Ic dunyami, kim oldugumu, ne istedigimi sorgulamaya, bulamadigim cevaplari aramaya koyuldum.

Kendi icine bakabilmek, can yakan bir surec. Cunku insan kendini kandiramiyor, zamanla kendi kendinin en sert elestirmeni oluyor. Bunu yapabildigim icin kendimle de daha barisik olmaya basladigimi hissediyorum. Kendimi oldugum gibi kabul etmeyi ogreniyorum. Boyle davrandim, boyle hissettim, su nedenle boyle davranmis olabilirim, soyle iyilestirebilirim vs vs vs.... Bazen kendime sasiriyorum.. :) kendi kendimi sasirtmaya devam edecegim sanirsam uzunca bir sure daha..

Saturday, September 22, 2012

Pazar sendromu ya da Etisalat sendromu mu demeliyim?

Isbasi.. Turkiye'deyken pazartesi sendromu idi simdi pazar sendromu. Geldim ise.. Haftasonu arasindan sonra beni tek motive eden sey cici bici giyinip suslenip evden cikmak. Ise dair hicbir heyecanim kalmadi. Uzun zamandir da boyle. 3 eylulde istifa ettim, kabul etmiyoruz bize 2-3 hafta ver ne yapabilecegimize bakalim dediler. Bekliyorum.. Peki neden? Bu sabah hissettiklerimi degistirebilecek mi bana sunacaklari? Neden bekliyorum? Bunun yerine evimde hobilerimle vakit gecirip aklimdan gecen fikirlere adam akilli zaman ayirip oglumla ilgilenip cok daha kaliteli zaman gecirebilirim.  Bakalim su yolunu nasil bulacak...

12:11 > Az evvel bir toplanti yaptik.. Ben benim mudur ve benimle calisan iki kisi. Toplantiyi talep eden mudurum. Iki tane urunum var bunlarin performansindan memnun degilmis yonetim, nasil iyilestiririz? Gayet guzel, beklentim beraber brainstorming yapmak ve goremedigimiz alanlara el atip sinirlarimizi zorlayip belki de ortaya hakkaten fark yaratacak birseyler cikartmak. Toplaniyoruz. Herkes birbirine bakiyor, toplantiyi isteyen mudur onda da tik yok.. Ben sozu aliyorum, toplantinin konusu bu nasil ilerlemek istersin diye mudurume soruyorum ses yok. O zaman diyorum performansi etkileyen basliklari belirleyip her alani kendi ozelinde tartisalim fikirler ortaya atalim.. Tum toplanti boyunca birileri de birseyler ortaya cikartsin diye itekleyip durdum. Sorular sordum, yok... Sonunda mudurum bence bunlar yeterli, yeteri kadar sey yapiyoruz zaten demez mi... Ama ortaya ne performansi artiracak bir fikir atildi ne de yenilikci bir fikir. Her gun yaptigimiz seyleri konusup bir de mudurden nerdeyse aferin alacaktik. Simdi diyeceksiniz ki bunun nesi kotu? Surasi... Ortamda kendimi daha ileriye goturecek itici kuvvetler yok.. Benden ustun fikirler ureten beyinler yok.. Ben neden caba sarfedeyim ki diye kalakaliyorum.. Ben fikir atsam da bunu uygulayip takdir edecek insanlar yok.. Al sana bir baska istifa nedeni...

Kolumdan cekistirme anne!

Etrafimdaki anne-cocuk davranislari benim icin en buyuk uyaran, surekli izliyorum ve analiz ediyorum. Yine haftasonu karsilastigim bir manzarayi aktarayim:
Otelde lobideyim, bir yaslarinda bir bebek emekliyor sonra kalkip yuruyor surunuyor vs..etrafinda kimseyi goremiyorum o sekilde dikkatimi cekiyor cunku sus havuzuna dusebilir.. Sonra bir zaman sonra bir kadin sinirli sinirli hizli adimlarla lobiye dogru geliyor bir bakiyorum ayni cocugun koluna yapismis resmen surukluyor,  anne onde cocuk arkada. Tahminim cocuk uzaklasti anne sinirlendi ve kendince dislin uyguluyor ofkesini ve gucunu cocuga gostererek..
Anne ne hissediyor: kizgin, bikkin "ufff bi durmadin yerinde ki rahat edeyim, gozden kaybolma uzaklasma demedim mi ben sana, ne bicim cocuksun"
Cocuk ne hissediyor:
saskin  cunku tek yaptigi kendi olmak, yurumek, surunmek, kesfetmek, oynamak.. Ama demek ki yanlis yapmisim diye hissediyor cunku anne kizdi
Caresiz cunku kolundan tutmus anne "benim yanimda sen bir hicsinn" dercesine kuvvet uygulayarak cocugu pesisira surukluyor,
Uzgun cunku neyi yanlis yaptigini anlayamadi ve istedigi seyi yapmaktan alikonuldu.

Bunlar benim yorumlarim elbette gercekte durum neydi anne cocuga ne soyledi vs bilmiyorum. Ama uzaktan gorunen bundan ibaretti. Inanilmaz ofkeleniyorum boyle manzaralara, o cocugun caresizligini uzuntusunu taa yuregimde hissediyorum. Elimde olsa o kadini aynen onun yaptigi gibi kolundan tutar pesimden aynen oyle suruklerim ki anlasin ne kadar kotu bir his oldugunu.

Bu sekilde annesi tarafindan disiplin adi altinda saga sola cekistirilen, nedeni aciklanmadan istediklerini yapmaktan alikonan cocuklar ileride guvensiz, adim atmaktan korkan yetiskinler olabilirler. Ya da anneye tepki olarak surekli toplumun kabul etmeyecegi davranislarda bulunan insanlara donusebilirler. Ya da kendini kabulettirebilme kaygisi ile hepmdogrulari yapmaya calisip mutsuz olabilirler. Her durumda cocugun saglikli bir ruh hali ile buyume hakki elinden alinmis oluyor.... Cok uzuluyorum. . .


Pregos, Italyan

Konum: tourist club area' da Beach Rotana otel icinde.
Menu: Italyan mutfagi. Pizza, makarna, risotto, et- tavuk- balik hersey var.
Denediklerim: Mantarli risotto harika gerci biraz fazla geliyor.
Fiyat: Rotana kartiniz varsa iki kisi %50, uc kisi %22 indirim var. Biz uc kisi, bir cocuk, iki kadeh sarap icin 500 dhs civari hesap geldi. Cok ucuz bir restoran degil.
Ortam: Ferah sicak bir atmosferi var. hava guzellestiginde terasinda da keyifli bir yemek yenebilir.
Servis: Guler yuzlu bir ekip, hizli servis.
Tekrar gider miyim? Kesinlikle evet :)

Beach Rotana, Abu Dhabi

Haftasonu bir geceligine Beach Rotana' da kaldik. Booking.com uzerinden bir arkadasim smart deal yakaladi ve kahvalti dahil oda fiyati AED 298'e kaldik. Super fiyat!

Varis ve karsilama:11 gibi vardik, cok kalabalik degildi. Resepsiyonist gayet guler yuzluydu. Erken olmasina ragmen hemen odamiza yonlendirildik.
Oda:ufak ve fazla gunes almayan bir odaydi. Biraz da rutubet kokusu vardi ama onun disinda gayet konforluydu. Yataklar temiz ve rahat, banyo gayet temizdi. 
Tesis:cok yeni bir tesis degil ama hos bir havasi var. Lobi aydinlik ve yuksek tavaniyla rahat bir ortam. Havuza biraz yurumek gerekiyor. Bol yesillikli, cimenli, agac golgesi bulabileceginiz bir ortam yaratmislar. Havuz gayet serindi. Cocuk havuzu da gayet guzel, oyun parki da vardi. Mini club odasini hic begenmedim ama, eeski pusku oyuncaklar ve minicik bir alan. Kumsal cok dar, deniz hemen karsisindaki Sowwah island nedeni ile havuz gibi hissettiriyor :) denizde kopuklenme vardi cok ya kumun cinsinden ya da karsisindaki insaatlardan. Dibi de balcik gibiydi.  Binanin icinden Abu Dhabi Mall' a dogrudan erisim olmasi cok hos.
Restoran ve bar: Aksam yemegini Pregos' ta yedik. Cok lezzetliydi yemekler. Sabah kahvaltisi Essense' de, ufak ve guzel bir bufeydi. Havuz kenarindaki restoran da gun boyu lezzetli fast fod secenekleri sunuyor. Ispanakli tavuklu wrap superdi. Traders Vic cok karanlik geldi bana muzik cok hostu ama salsa bilmiyorsan dansetmeye cesaret edemiyor insan, salsa severerin uygulama mekani olmus anlasilan. Ickileri de kocakoca kaselerin bardaklarin icinde veriyorlar :)







Lobideki cafenin tatlilari fena degil. Black-white cheesecake e bayildim mmmmmmmmm

Genel olarak havuzun serinligi, lobinin rahatlatici havuz sipirtilari ve aydinligi, guzel restoranlari ile aklimda yer eden bir otel oldu. Yine gider miyim? Fiyat bu kadar iyi olursa evet ama daha fazla para verilecek bir otel degil kesinlikle.

Thursday, September 20, 2012

Kitap okuyamiyorum..okuyamiyordum :)

Ben kitap okumayan - okuyamayan biriydim. Bunun nedenlerini cok dusunurdum. Hicbir zaman annemle babami ya da ablami elinde kitapla gormemis olmam, kitap okumami tesvik eden bir egitim sisteminde yetismemis olmam vs vs vs... Yok, cevabini bulamiyordum. Okuyabildigim tek kitap Harry Potter serisi :) Hatta bir solukta okuyarak kendimi de cok sasirtmistim. Gazete de okumam - okuyamam. Bunalirim.. sikinti basar beni. Sirf kitap okuyayim diye kitap gecelerine katilmaya basladim ama kitap gecelerine okumadan giden tek sahsiyet olarak rekor kirdim :)

Dedim ya degisiyorum, bir degisim dalgasina kapildim surukleniyorum. Bir dalga da artik kitap okuyan hatta bundan cok keyif alan biri haline gelmis olmam :) Nasil mi oldu?.. Tam cozememis olsam da soyle yorumluyorum:

Bundan birkac ay once kitap gecesi icin bir kitap (Frank McCourt Angela'nin Kulleri) okurken duygusal olarak bana iyi hissettirmedigini farkettim kitabin.. Kitabi okurken hungur hungur agliyordum ve etkisinden cikamiyordum bir sure.. Ve sunu farkettim.. Kitaptaki duygulari sahiplenip, karakterleri resmen uzerime giyerek okuyordum kitabi ben.. Kaygilarim yuzunden okuyamiyordum. Zaten kaygi denizinde yuzen bir sahsiyet oldugum icin de fazla geliyor, tasiyamiyordum. Peki Harry Potter'i nasil okudum?.. Cunku o fantastik bir dunya, sihirli-buyulu bir dunya :) Elimde sihirli asam bir seruvenden digerine kosarak izledim Harry'yi..Kaygilarima carpmadan :)

Son iki ayda 4 kitap okudum :)
Paul Auster - Sans Muzigi
Grange - Sisle Gelen Yolcu
Debbie Macomber - Kucuk Mucizeler Dukkani
Elif Safak - Iskender

Hepsi de birbirinden farkli, degisik duygularla yuklu kitaplar. Ve cok keyif aldim hepsinden de.. Peki ne degisti? BUYUYORUM... Kaygilarimdan ariniyorum.. Kaygilarim azaldikca karsima cikan duygulari uclarda yasamiyorum, sahiplenmiyorum, cagrisimlar azaliyor ve o duygular canimi yakmiyor eskisi kadar. Buyumek guzelmis :) 30 yasindan sonra icimdeki cocugu buyutuyor kaygilarini gideriyorum, ama bu baska bir yazi basligi olabilecek kadar derin bir konu ;)

Esra SERT "Aglamak Guzeldir"

2.5 yasinda bir oglum var ve onun ruhsal gelisimine herseye dikkat ettigimden cok daha fazla onem veriyorum. Burnu aktiginda silmesem, bir gece karni ac uyutsam icim yanmaz ama onun kirildigini, ruhen yaralandigini hissedersem onarmak icin elimden geleni yaparim, gece gunduz ne yapabilecegimi dusunurum. Bu yuzden blogumda cocuk gelisimi ve psikolojisi uzerine cok sey yazacagim sanirim. Iste az evvel facebook uzerinden denk geldigim bir yazi. Acemi Anne blogunun yazari Esra Sert'in ntvmsnbc de yayinlanan bir yazisi.. Begendigim yerleri renklendirdim.

"Üç yaşındaki kızınız yuvadan gelmiş, sizden kurabiye istiyor. Evde bir tane kurabiye kalmış o da kırık. Kızınız kırık kurabiyeye bakıyor ve ‘’ama bu kırık’’ diyerek avazı çıktığı kadar ağlayıp bağırmaya başlıyor, kendini yerden yere atıyor.
Şaşkınsınız, ne yapacağınızı bilmez haldesiniz. Bu durum karşısında nasıl davranırdınız? Sizin için ben sıralayayım:

-‘’Kızım, hiç bu kadar küçük bir şey için ağlanır mı, göz yaşına yazık’’ diyerek ağlamasının ne kadar anlamsız ve gereksiz olduğunu ona anlatmaya çalışırsınız.

-Kızınızın davranışının şımarıklık olduğunu düşünür, kızar ve ona ağlaması bitinceye kadar odasından çıkmamasını söyleyerek, bu tür davranışları kabul etmeyeceğinizi gösterirsiniz.
-Ağlamasına dayanamaz, hemen en sevdiği çizgi filmi açıp susturursunuz.
-‘’Yeter senin bu şımarıklıkların artık’’ diyerek, bağırıp çağırır hemen susmasını söylersiniz.
-‘’Koskoca kız oldun, bak bilmem kim hiç böyle boş yere ağlıyor mu’’ diyerek olumlu örnekleri göstererek davranışını değiştirmeye ikna etmeye çalışırsınız.
Böyle bir durum, en az bir iki kere her anne babanın başına gelmiştir. Türkiye’yi ziyaret eden Amerikalı yazar/psikolog Aletha Solter, bu insanlık haline ‘’kırık kurabiye’’ fenomeni diyor.
Çocuğun ağlama nedenin, kurabiyenin kırık olması ile uzaktan yakından ilgisi yok. Sadece biriktirdiği stres ve yaşadığı travmaları boşaltmak için ağlamaya ihtiyacı var.
Kurabiye sadece pimi çekiyor. Yukarıda saydığım hiçbir yaklaşım, bu çocuğa yardımcı olmuyor. Yapabileceğimiz en iyi yardım, çocuğun ağlamasına izin vermek. Gerekirse bir saat. Dikkatini dağıtarak, konuşarak, emzik vererek bu ağlamayı kesmemek. Ve tabi ki çocuğunuzun yanında kalmak, eğer izin veriyorsa ona sarılmak.
Vermiyorsa, arada sarılmayı teklif ederek, anlayışla şefkatle sakince yanında oturmak. Belki onu çok bunaltmadan; ‘’çok üzgünsün/kızgınsın anlıyorum, seni seviyorum’’ gibi sözlerle ona destek olmak.
İlk yazıda anlatmıştım; Solter’e göre; çocukların uygunsuz/agresif davranışlarının 3 ana nedeni oluyor.
-Karşılanmamış meşru bir ihtiyaç (Açlık, ilgi, oyun ihtiyacı, dinlenme)

-Bilgi eksikliği

-Travma/stres birikmesi

 Burada yaşanan ise brikmiş strese yani üçüncü maddeye giriyor.
Çocuklar gün boyu birçok stres ve travma yaşıyorlar. Bizim gibi telefon açıp bir arkadaşlarıyla dertleşemiyorlar, ne yaşadıklarını ifade edemiyorlar.
Yani stresi boşaltma, travmayı iyileştirme yöntemleri sınırlı. Ve hemen hemen her türlü agresif/istenmeyen davranışın altında bu boşaltma ve iyileştirme kanallarının yetişkinler tarafından kapatılması yatıyor. Çocuğunuzun ne hissettiğini reddetmek yerine, bu kanalları açtığınız anda daha uyumlu bir çocuğunuz oluyor.
Solter’e göre 2 önemli stres boşaltma kanalı var.
-Konuşma ve gülme
-Ağlama
Bir çocuk hastanesinde yapılan araştırma ilginç. Araştırma, hastaneye yatan iki farklı grup çocuk üzerinde yürütülüyor.
Bir grup çocuk hastaneye yatırıldığı için ağlıyor, bağırıyor ve son derece uyumsuzlar. İkinci gruptaki çocuklar ağlamıyor ve hiçbir uyumsuzluk göstermiyor.
Üç ay sonra aynı çocuklar tekrar inceleniyor. Ağlayan çocukların, hastane hayatına tamamen uyum sağladıkları ve hiçbir sorun yaşamadıkları anlaşılıyor.
Ağlamayan çocukların büyük bir kısmında ise; fobiler, kabuslar, öğrenmek güçlükleri, yeme bozuklukları görülmeye başladığı anlaşılıyor.
KENDİ ÇOCUKLUĞUNUZ ÇIKAGELİRSE…
Seminer sırasında Solter, benim üzerimde bir vaka çalışması yaptı. Biz de yakın zamanda kızımla üst üste iki kez kırık kurabiye vakası yaşadık.
Ladin, durduk yerde benden bacağına yara bandı yapıştırmamı istedi. Yapıştırdım ve yara bandını beğenmeyerek tabiri caiz ise cinnet geçirdi.
Yaklaşık 15-20 dakika bağırarak ağladı, kendini yere attı, odasındaki hemen tüm oyuncakları yere fırlattı.
Bir kaç kere sarılmayı teklif ettim istemedi. Ben de yanında sessizce oturdum. Sonra, tam gaz sinir krizi geçirirken bir anda gözü yerdeki bir puzzle parçasına takıldı ve hiçbir şey olmamış gibi oturup puzzle yapmaya başladı.
İkinci vaka çok daha ilginçti. Ladin ile son derece sakin bir şekilde okula gittik. Okulun kapısı açıldı ve Ladin okula gitmek istemediğini söyleyerek çığlık çığlığa bağırmaya başladı.
Eve geldik, benden makyaj fırçamı istedi vermedim, ağlamaya başladı. Emzik istedi (sakinleşmek için), ağlamaya devam etmesini istediğim için vermedim.
Deliye döndü. Sarılmayı teklif ettim istemedi. Susturmadım ama, bir noktada ona yardım etmek için yanında olmaz hale geldim. Kayıtsız ve donuk bir ruh hali... Hatta yalnız kalma isteği...
Hemen bunun ardından kendi çocukluğumdan bir sahne gözümün önüne geldi. Avazım çıktığı kadar ağlıyorum ve annem; ‘’ağlamayacaksın, sus diyorum sana’’ diye bana bağırıyor.
Ne hissettiğimi bugün gibi yaşadım. Büyük bir kırgınlık ve ağlama isteği. Daha sonra hiçbir şeyi düşünerek yapmadım.
Sadece yaşadığım bu deneyim, bir şekilde bana birden tekrar kızıma yardım etmek için aradığım gücü ve motivasyonu verdi.
Yanına gittim, onu kucağımda gezdirebileceğimi söyledim. Bir süre geze geze ağladı. Sonra sakinleşti. Sakinleşince ona; ‘’neden üzgün olduğunu sordum.
Bugün ne oldu?’’ dedim. ‘’Sen anlat’’ dedi. Ona sabah uyanmamızdan itibaren neler yaşandığını teker teker anlattım. İnanılmaz bir dikkatle dinledi.
Okulda yaşadığı ağlama krizini anlatırken; ‘’okulda bir şey seni üzüyor. Ne üzüyor?’’ dedim. ‘’Sen söyle’’ dedi. ‘’Küçük bir değişiklik oldu. Sınıf öğretmenin değişti ama Gizem hala senin öğretmenin ve seni çok seviyor’’ dedim ve kollarımda hıçkırarak ağlamaya başladı.
İlerleyen saatlerde okula kendisi gitmek istedi, ertesi gün de bir problem yaşamadık.
Aletha Solter, eğer otomatik pilotta anne/babalık yaparsak, kendi anne babamız gibi davrandığımız söylüyor. Çocuğunuzu, kendi yetiştiriliş şeklimizden daha farklı yetiştirmek istiyorsanız, bu çaba ve farkındalık gerektiriyor.
Eğer çocuğunuzla ilgili bir durum karşısında, huzursuz, donuk, paniklemiş hissediyorsanız, genellikle kendi çocukluğunuzdan bir travma tetiklenmiş oluyor. Bende olduğu gibi. Ve genellikle çocuğunuza yardım edemez hale geliyorsunuz.
Ama kendi içinizdeki kanalları açıp bu anıların dışarı çıkmasına izin verirseniz, o zaman çocuğunuza yardım etmenin gücünü motivasyonunu size bu anılar veriyor.
Aletha Solter, çocuğumuz istenmeyen bir davranış içinde olduğunda öncelikle şu soruları kendimize sormamız gerektiğini söylüyor.
Ben ne hissediyorum ? (İlk hissettiğiniz şey önemli)
Çocuğum şu anda bana kimi hatırlatıyor ?
Çocuğumun davranışı neden kaynaklanıyor olabilir ?
(Bir önceki yazıdaki 3 nedenden biri)
Bu sorunu nasıl çözebilirim?
Solter bu egzersizi hepimize yaptırdı. Siz de çocuğunuzla ilgili ‘sorunlu’ gördüğünüz bir davranış için evde bu egzersizi yapabilirsiniz.
Çocuk büyütüyorsanız kendi çocukluğunuzla yüzleşmeniz kaçınılmaz. Ve unutmayın büyüklerin travma iyileştirme mekanizmaları da çocuklarınkinden çok farklı değil. Özetle; ağlamak sizin için de güzeldir çocuğunuz için de."
 

Iste basliyorum..

Iste basliyorum dedim ama, ben hic durmadim ki zaten. Kendimi bildim bileli yazarim. Gunluk tutarim. Kendimle iletisim kurma bicimimdir yazmak benim icin. Elimden, yanimdan kagidim kalemim eksik olmaz. Yazacak birseyim yoksa bulmaca cozerim..Simdi yine yaziyorum ama bu seferki baska bir ihtiyactan sanirim. Cunku simdiye kadar yazdiklarimi hep kendime yazmistim. Simdi ise paylasma ihtiyaci icindeyim. Yazalim, gorelim bakalim... Nerelerdeyim, nerelere goturecek beni yazdiklarim. Ciktim bir yola adim adim katediyorum onumde aydinlanan yolu. Biraz ondan biraz bundan. Degisiyorum.. ve sanirim bu degisime sahitlerim olsun istiyorum biraz da.
Blogumun adi neden ortada su sisesi peki... Su kose yaz kosesiymis, bu kose kis kosesiymis  ama her ikisi de kapilmis :) bana da su sisesi kalmis.. Ne yazacagim hakkinda en ufak bir fikrim yok su anda.. dedim ya ciktim bir yola.. icimden ne gelirse onu paylasicam sizlerle.. Yolumuz acik olsun :)