Thursday, September 20, 2012

Esra SERT "Aglamak Guzeldir"

2.5 yasinda bir oglum var ve onun ruhsal gelisimine herseye dikkat ettigimden cok daha fazla onem veriyorum. Burnu aktiginda silmesem, bir gece karni ac uyutsam icim yanmaz ama onun kirildigini, ruhen yaralandigini hissedersem onarmak icin elimden geleni yaparim, gece gunduz ne yapabilecegimi dusunurum. Bu yuzden blogumda cocuk gelisimi ve psikolojisi uzerine cok sey yazacagim sanirim. Iste az evvel facebook uzerinden denk geldigim bir yazi. Acemi Anne blogunun yazari Esra Sert'in ntvmsnbc de yayinlanan bir yazisi.. Begendigim yerleri renklendirdim.

"Üç yaşındaki kızınız yuvadan gelmiş, sizden kurabiye istiyor. Evde bir tane kurabiye kalmış o da kırık. Kızınız kırık kurabiyeye bakıyor ve ‘’ama bu kırık’’ diyerek avazı çıktığı kadar ağlayıp bağırmaya başlıyor, kendini yerden yere atıyor.
Şaşkınsınız, ne yapacağınızı bilmez haldesiniz. Bu durum karşısında nasıl davranırdınız? Sizin için ben sıralayayım:

-‘’Kızım, hiç bu kadar küçük bir şey için ağlanır mı, göz yaşına yazık’’ diyerek ağlamasının ne kadar anlamsız ve gereksiz olduğunu ona anlatmaya çalışırsınız.

-Kızınızın davranışının şımarıklık olduğunu düşünür, kızar ve ona ağlaması bitinceye kadar odasından çıkmamasını söyleyerek, bu tür davranışları kabul etmeyeceğinizi gösterirsiniz.
-Ağlamasına dayanamaz, hemen en sevdiği çizgi filmi açıp susturursunuz.
-‘’Yeter senin bu şımarıklıkların artık’’ diyerek, bağırıp çağırır hemen susmasını söylersiniz.
-‘’Koskoca kız oldun, bak bilmem kim hiç böyle boş yere ağlıyor mu’’ diyerek olumlu örnekleri göstererek davranışını değiştirmeye ikna etmeye çalışırsınız.
Böyle bir durum, en az bir iki kere her anne babanın başına gelmiştir. Türkiye’yi ziyaret eden Amerikalı yazar/psikolog Aletha Solter, bu insanlık haline ‘’kırık kurabiye’’ fenomeni diyor.
Çocuğun ağlama nedenin, kurabiyenin kırık olması ile uzaktan yakından ilgisi yok. Sadece biriktirdiği stres ve yaşadığı travmaları boşaltmak için ağlamaya ihtiyacı var.
Kurabiye sadece pimi çekiyor. Yukarıda saydığım hiçbir yaklaşım, bu çocuğa yardımcı olmuyor. Yapabileceğimiz en iyi yardım, çocuğun ağlamasına izin vermek. Gerekirse bir saat. Dikkatini dağıtarak, konuşarak, emzik vererek bu ağlamayı kesmemek. Ve tabi ki çocuğunuzun yanında kalmak, eğer izin veriyorsa ona sarılmak.
Vermiyorsa, arada sarılmayı teklif ederek, anlayışla şefkatle sakince yanında oturmak. Belki onu çok bunaltmadan; ‘’çok üzgünsün/kızgınsın anlıyorum, seni seviyorum’’ gibi sözlerle ona destek olmak.
İlk yazıda anlatmıştım; Solter’e göre; çocukların uygunsuz/agresif davranışlarının 3 ana nedeni oluyor.
-Karşılanmamış meşru bir ihtiyaç (Açlık, ilgi, oyun ihtiyacı, dinlenme)

-Bilgi eksikliği

-Travma/stres birikmesi

 Burada yaşanan ise brikmiş strese yani üçüncü maddeye giriyor.
Çocuklar gün boyu birçok stres ve travma yaşıyorlar. Bizim gibi telefon açıp bir arkadaşlarıyla dertleşemiyorlar, ne yaşadıklarını ifade edemiyorlar.
Yani stresi boşaltma, travmayı iyileştirme yöntemleri sınırlı. Ve hemen hemen her türlü agresif/istenmeyen davranışın altında bu boşaltma ve iyileştirme kanallarının yetişkinler tarafından kapatılması yatıyor. Çocuğunuzun ne hissettiğini reddetmek yerine, bu kanalları açtığınız anda daha uyumlu bir çocuğunuz oluyor.
Solter’e göre 2 önemli stres boşaltma kanalı var.
-Konuşma ve gülme
-Ağlama
Bir çocuk hastanesinde yapılan araştırma ilginç. Araştırma, hastaneye yatan iki farklı grup çocuk üzerinde yürütülüyor.
Bir grup çocuk hastaneye yatırıldığı için ağlıyor, bağırıyor ve son derece uyumsuzlar. İkinci gruptaki çocuklar ağlamıyor ve hiçbir uyumsuzluk göstermiyor.
Üç ay sonra aynı çocuklar tekrar inceleniyor. Ağlayan çocukların, hastane hayatına tamamen uyum sağladıkları ve hiçbir sorun yaşamadıkları anlaşılıyor.
Ağlamayan çocukların büyük bir kısmında ise; fobiler, kabuslar, öğrenmek güçlükleri, yeme bozuklukları görülmeye başladığı anlaşılıyor.
KENDİ ÇOCUKLUĞUNUZ ÇIKAGELİRSE…
Seminer sırasında Solter, benim üzerimde bir vaka çalışması yaptı. Biz de yakın zamanda kızımla üst üste iki kez kırık kurabiye vakası yaşadık.
Ladin, durduk yerde benden bacağına yara bandı yapıştırmamı istedi. Yapıştırdım ve yara bandını beğenmeyerek tabiri caiz ise cinnet geçirdi.
Yaklaşık 15-20 dakika bağırarak ağladı, kendini yere attı, odasındaki hemen tüm oyuncakları yere fırlattı.
Bir kaç kere sarılmayı teklif ettim istemedi. Ben de yanında sessizce oturdum. Sonra, tam gaz sinir krizi geçirirken bir anda gözü yerdeki bir puzzle parçasına takıldı ve hiçbir şey olmamış gibi oturup puzzle yapmaya başladı.
İkinci vaka çok daha ilginçti. Ladin ile son derece sakin bir şekilde okula gittik. Okulun kapısı açıldı ve Ladin okula gitmek istemediğini söyleyerek çığlık çığlığa bağırmaya başladı.
Eve geldik, benden makyaj fırçamı istedi vermedim, ağlamaya başladı. Emzik istedi (sakinleşmek için), ağlamaya devam etmesini istediğim için vermedim.
Deliye döndü. Sarılmayı teklif ettim istemedi. Susturmadım ama, bir noktada ona yardım etmek için yanında olmaz hale geldim. Kayıtsız ve donuk bir ruh hali... Hatta yalnız kalma isteği...
Hemen bunun ardından kendi çocukluğumdan bir sahne gözümün önüne geldi. Avazım çıktığı kadar ağlıyorum ve annem; ‘’ağlamayacaksın, sus diyorum sana’’ diye bana bağırıyor.
Ne hissettiğimi bugün gibi yaşadım. Büyük bir kırgınlık ve ağlama isteği. Daha sonra hiçbir şeyi düşünerek yapmadım.
Sadece yaşadığım bu deneyim, bir şekilde bana birden tekrar kızıma yardım etmek için aradığım gücü ve motivasyonu verdi.
Yanına gittim, onu kucağımda gezdirebileceğimi söyledim. Bir süre geze geze ağladı. Sonra sakinleşti. Sakinleşince ona; ‘’neden üzgün olduğunu sordum.
Bugün ne oldu?’’ dedim. ‘’Sen anlat’’ dedi. Ona sabah uyanmamızdan itibaren neler yaşandığını teker teker anlattım. İnanılmaz bir dikkatle dinledi.
Okulda yaşadığı ağlama krizini anlatırken; ‘’okulda bir şey seni üzüyor. Ne üzüyor?’’ dedim. ‘’Sen söyle’’ dedi. ‘’Küçük bir değişiklik oldu. Sınıf öğretmenin değişti ama Gizem hala senin öğretmenin ve seni çok seviyor’’ dedim ve kollarımda hıçkırarak ağlamaya başladı.
İlerleyen saatlerde okula kendisi gitmek istedi, ertesi gün de bir problem yaşamadık.
Aletha Solter, eğer otomatik pilotta anne/babalık yaparsak, kendi anne babamız gibi davrandığımız söylüyor. Çocuğunuzu, kendi yetiştiriliş şeklimizden daha farklı yetiştirmek istiyorsanız, bu çaba ve farkındalık gerektiriyor.
Eğer çocuğunuzla ilgili bir durum karşısında, huzursuz, donuk, paniklemiş hissediyorsanız, genellikle kendi çocukluğunuzdan bir travma tetiklenmiş oluyor. Bende olduğu gibi. Ve genellikle çocuğunuza yardım edemez hale geliyorsunuz.
Ama kendi içinizdeki kanalları açıp bu anıların dışarı çıkmasına izin verirseniz, o zaman çocuğunuza yardım etmenin gücünü motivasyonunu size bu anılar veriyor.
Aletha Solter, çocuğumuz istenmeyen bir davranış içinde olduğunda öncelikle şu soruları kendimize sormamız gerektiğini söylüyor.
Ben ne hissediyorum ? (İlk hissettiğiniz şey önemli)
Çocuğum şu anda bana kimi hatırlatıyor ?
Çocuğumun davranışı neden kaynaklanıyor olabilir ?
(Bir önceki yazıdaki 3 nedenden biri)
Bu sorunu nasıl çözebilirim?
Solter bu egzersizi hepimize yaptırdı. Siz de çocuğunuzla ilgili ‘sorunlu’ gördüğünüz bir davranış için evde bu egzersizi yapabilirsiniz.
Çocuk büyütüyorsanız kendi çocukluğunuzla yüzleşmeniz kaçınılmaz. Ve unutmayın büyüklerin travma iyileştirme mekanizmaları da çocuklarınkinden çok farklı değil. Özetle; ağlamak sizin için de güzeldir çocuğunuz için de."
 

No comments:

Post a Comment