"Üç yaşındaki kızınız yuvadan gelmiş, sizden kurabiye istiyor. Evde bir tane kurabiye kalmış o da kırık. Kızınız kırık kurabiyeye bakıyor ve ‘’ama bu kırık’’ diyerek avazı çıktığı kadar ağlayıp bağırmaya başlıyor, kendini yerden yere atıyor.
Şaşkınsınız, ne
yapacağınızı bilmez haldesiniz. Bu durum karşısında nasıl davranırdınız? Sizin
için ben sıralayayım:
-‘’Kızım, hiç bu kadar küçük bir
şey için ağlanır mı, göz yaşına yazık’’ diyerek ağlamasının ne kadar anlamsız ve
gereksiz olduğunu ona anlatmaya çalışırsınız.
-Kızınızın davranışının şımarıklık
olduğunu düşünür, kızar ve ona ağlaması bitinceye kadar odasından çıkmamasını
söyleyerek, bu tür davranışları kabul etmeyeceğinizi gösterirsiniz.
-Ağlamasına dayanamaz, hemen en
sevdiği çizgi filmi açıp susturursunuz.
-‘’Yeter senin bu şımarıklıkların
artık’’ diyerek, bağırıp çağırır hemen susmasını söylersiniz.
-‘’Koskoca kız oldun, bak bilmem
kim hiç böyle boş yere ağlıyor mu’’ diyerek olumlu örnekleri göstererek
davranışını değiştirmeye ikna etmeye çalışırsınız.
Böyle bir durum, en az bir iki
kere her anne babanın başına gelmiştir. Türkiye’yi ziyaret eden Amerikalı
yazar/psikolog Aletha Solter, bu insanlık haline ‘’kırık kurabiye’’ fenomeni
diyor.
Çocuğun ağlama nedenin,
kurabiyenin kırık olması ile uzaktan yakından ilgisi yok. Sadece biriktirdiği
stres ve yaşadığı travmaları boşaltmak için ağlamaya ihtiyacı var.
Kurabiye sadece pimi çekiyor.
Yukarıda saydığım hiçbir yaklaşım, bu çocuğa yardımcı olmuyor. Yapabileceğimiz
en iyi yardım, çocuğun ağlamasına izin vermek. Gerekirse bir saat. Dikkatini
dağıtarak, konuşarak, emzik vererek bu ağlamayı kesmemek. Ve tabi ki çocuğunuzun
yanında kalmak, eğer izin veriyorsa ona sarılmak.
Vermiyorsa, arada sarılmayı teklif
ederek, anlayışla şefkatle sakince yanında oturmak. Belki onu çok bunaltmadan;
‘’çok üzgünsün/kızgınsın anlıyorum, seni seviyorum’’ gibi sözlerle ona destek
olmak.
İlk yazıda anlatmıştım; Solter’e
göre; çocukların uygunsuz/agresif davranışlarının 3 ana nedeni oluyor.
Burada yaşanan ise brikmiş strese yani üçüncü maddeye giriyor.
-Karşılanmamış meşru bir ihtiyaç
(Açlık, ilgi, oyun ihtiyacı, dinlenme)
-Bilgi eksikliği
-Travma/stres birikmesi
Burada yaşanan ise brikmiş strese yani üçüncü maddeye giriyor.
Çocuklar gün boyu birçok stres ve
travma yaşıyorlar. Bizim gibi telefon açıp bir arkadaşlarıyla dertleşemiyorlar,
ne yaşadıklarını ifade edemiyorlar.
Yani stresi boşaltma, travmayı
iyileştirme yöntemleri sınırlı. Ve hemen hemen her türlü agresif/istenmeyen
davranışın altında bu boşaltma ve iyileştirme kanallarının yetişkinler
tarafından kapatılması yatıyor. Çocuğunuzun ne hissettiğini reddetmek yerine, bu
kanalları açtığınız anda daha uyumlu bir çocuğunuz oluyor.
Solter’e göre 2 önemli stres
boşaltma kanalı var.
-Konuşma ve gülme
-Ağlama
Bir çocuk hastanesinde yapılan
araştırma ilginç. Araştırma, hastaneye yatan iki farklı grup çocuk üzerinde
yürütülüyor.
Bir grup çocuk hastaneye
yatırıldığı için ağlıyor, bağırıyor ve son derece uyumsuzlar. İkinci gruptaki
çocuklar ağlamıyor ve hiçbir uyumsuzluk göstermiyor.
Üç ay sonra aynı çocuklar tekrar
inceleniyor. Ağlayan çocukların, hastane hayatına tamamen uyum sağladıkları ve
hiçbir sorun yaşamadıkları anlaşılıyor.
Ağlamayan çocukların büyük bir
kısmında ise; fobiler, kabuslar, öğrenmek güçlükleri, yeme bozuklukları
görülmeye başladığı anlaşılıyor.
KENDİ ÇOCUKLUĞUNUZ
ÇIKAGELİRSE…
Seminer sırasında Solter, benim
üzerimde bir vaka çalışması yaptı. Biz de yakın zamanda kızımla üst üste iki kez
kırık kurabiye vakası yaşadık.
Ladin, durduk yerde benden
bacağına yara bandı yapıştırmamı istedi. Yapıştırdım ve yara bandını
beğenmeyerek tabiri caiz ise cinnet geçirdi.
Yaklaşık 15-20 dakika bağırarak
ağladı, kendini yere attı, odasındaki hemen tüm oyuncakları yere fırlattı.
Bir kaç kere sarılmayı teklif
ettim istemedi. Ben de yanında sessizce oturdum. Sonra, tam gaz sinir krizi
geçirirken bir anda gözü yerdeki bir puzzle parçasına takıldı ve hiçbir şey
olmamış gibi oturup puzzle yapmaya başladı.
İkinci vaka çok daha ilginçti.
Ladin ile son derece sakin bir şekilde okula gittik. Okulun kapısı açıldı ve
Ladin okula gitmek istemediğini söyleyerek çığlık çığlığa bağırmaya başladı.
Eve geldik, benden makyaj fırçamı
istedi vermedim, ağlamaya başladı. Emzik istedi (sakinleşmek için), ağlamaya
devam etmesini istediğim için vermedim.
Deliye döndü. Sarılmayı teklif
ettim istemedi. Susturmadım ama, bir noktada ona yardım etmek için yanında olmaz
hale geldim. Kayıtsız ve donuk bir ruh hali... Hatta yalnız kalma isteği...
Hemen bunun ardından kendi
çocukluğumdan bir sahne gözümün önüne geldi. Avazım çıktığı kadar ağlıyorum ve
annem; ‘’ağlamayacaksın, sus diyorum sana’’ diye bana bağırıyor.
Ne hissettiğimi bugün gibi
yaşadım. Büyük bir kırgınlık ve ağlama isteği. Daha sonra hiçbir şeyi düşünerek
yapmadım.
Sadece yaşadığım bu deneyim, bir
şekilde bana birden tekrar kızıma yardım etmek için aradığım gücü ve motivasyonu
verdi.
Yanına gittim, onu kucağımda
gezdirebileceğimi söyledim. Bir süre geze geze ağladı. Sonra sakinleşti.
Sakinleşince ona; ‘’neden üzgün olduğunu sordum.
Bugün ne oldu?’’ dedim. ‘’Sen
anlat’’ dedi. Ona sabah uyanmamızdan itibaren neler yaşandığını teker teker
anlattım. İnanılmaz bir dikkatle dinledi.
Okulda yaşadığı ağlama krizini
anlatırken; ‘’okulda bir şey seni üzüyor. Ne üzüyor?’’ dedim. ‘’Sen söyle’’
dedi. ‘’Küçük bir değişiklik oldu. Sınıf öğretmenin değişti ama Gizem hala senin
öğretmenin ve seni çok seviyor’’ dedim ve kollarımda hıçkırarak ağlamaya
başladı.
İlerleyen saatlerde okula kendisi
gitmek istedi, ertesi gün de bir problem yaşamadık.
Aletha Solter, eğer otomatik
pilotta anne/babalık yaparsak, kendi anne babamız gibi davrandığımız söylüyor.
Çocuğunuzu, kendi yetiştiriliş şeklimizden daha farklı yetiştirmek istiyorsanız,
bu çaba ve farkındalık gerektiriyor.
Eğer çocuğunuzla ilgili bir durum
karşısında, huzursuz, donuk, paniklemiş hissediyorsanız, genellikle kendi
çocukluğunuzdan bir travma tetiklenmiş oluyor. Bende olduğu gibi. Ve genellikle
çocuğunuza yardım edemez hale geliyorsunuz.
Ama kendi içinizdeki kanalları
açıp bu anıların dışarı çıkmasına izin verirseniz, o zaman çocuğunuza yardım
etmenin gücünü motivasyonunu size bu anılar veriyor.
Aletha Solter, çocuğumuz
istenmeyen bir davranış içinde olduğunda öncelikle şu soruları kendimize
sormamız gerektiğini söylüyor.
Ben ne hissediyorum ? (İlk
hissettiğiniz şey önemli)
Çocuğum şu anda bana kimi
hatırlatıyor ?
Çocuğumun davranışı neden
kaynaklanıyor olabilir ?
(Bir önceki yazıdaki 3 nedenden
biri)
Bu sorunu nasıl çözebilirim?
Solter bu egzersizi hepimize
yaptırdı. Siz de çocuğunuzla ilgili ‘sorunlu’ gördüğünüz bir davranış için evde
bu egzersizi yapabilirsiniz.
Çocuk büyütüyorsanız kendi
çocukluğunuzla yüzleşmeniz kaçınılmaz. Ve unutmayın büyüklerin travma
iyileştirme mekanizmaları da çocuklarınkinden çok farklı değil. Özetle; ağlamak
sizin için de güzeldir çocuğunuz için de."
No comments:
Post a Comment