Tuesday, October 30, 2012

Hayaller gercek olsa

Simdiye kadar onca sey yaptim, ne biliim universite kazandigim gun, mezun oldugum gun, is buldugum  gun, birseyler basardigimi hissettigim gunler…cok buyuk mutluluklar yasadim…  sevincten havalara uctum... Eminim bu basarilari elde edememis olsaydim, sevincten havalara uctugum o gunler yikim olurdu benim icin cunku olmasi icin kendimi sartladigim basarilardi bunlar.

su anda “istifa ediyorum” onceki basari kategorilerimden cok uzak bir adim ama bu saydiklarimda hissetmedigim kadar degisik bir haz aliyorum.. ilk defa yaptigim sey icime tam oturuyor sanki – kendim icin yaptigimi hissediyorum. Degisik.. hayatimin bundan sonrasinda cook mutlu olacagima inaniyorum ama hayallerim gercek olacak gibi bir israrim da yok :) olur-olmaz, olmasi icin elimden geleni yapicam, orasi kesin. Ama farkli olan su: mutlulugumu bu hayallerin gerceklesmesine dayandirmiyorum artik. Kesif benim kesfim, corak topraklar kesfedersem rotayi baska bir yere ceviririm ama kimsenin ayak basmadigi o corak topraklara ayak basmis olarak.. 

Monday, October 29, 2012

O benim hayat dayanagim, can yoldasim

Bir bayan arkadasim grurla 8 yasindaki oglundan bahsediyor. "O da bana hayat arkadasligi yapiyor, bana destek oluyor, can yoldasi gibi, omzuna yaslaniyorum saclarimi oksuyor. Esim uzaklarda oldugunda..." Konusmanin gerisini dinleyemedim. Gozumde hemen su sahne canlandi.. Esi uzaklarda, esinin,hayat arkadasinin yoksunlugunu ceken bir kadin, ihtiyaclarini gidermek icin 8 yasindaki ogluna  yuklenmis, cocuk da annesine " hayat arkadasligi" yapiyor, annesinin ihtiyaclarini gideriyor.. Cocuklar bizlerin ihtiyaclarini gidermek icin dunyaya gelmemeliler, anneler onlarin ihtiyaclarini gidermeli. Anne hayatinda eksikligini hissettigi seyleri cocugunun varligi ile doldurmaya calismamali.
Bu bahsettigim arkadasi cok iyi tanimiyorum, belki de bu seviyede yasanmiyordur anlattiklari, benim kafamda canlanan senaryo bu oldugu icin yazmak istedim cunku bunu bu sekilde yasayan cok insan taniyorum hayatimda. Cocuk anneye destek olmaya, onun iyi hissetmesi icin elinden geleni yapmaya basliyor, anne iyi hissetmiyorsa cocuk kendini sucluyor ve daha cok cabaliyor, zamanla anne/cocuk iliskisi ortadan kalkiyor ve cocuk annenin arkadasi/sirdasi/yoldasi vs oluyor... Olmasin! Cocuklar annelerinin varligini, destegini sadece kendi ihtiyaclarinin giderildigi anne-cocuk iliskisine doysunlar once bir.. Cocuk dogal olarak zaten annesini sevecek, annesinin zor zamanlarinda onu anlayacak, yaninda olacaktir ama bundan kendini sorumlu hissetmemeli hicbir zaman. Annesinin mutsuzluguna sahit olabilir bir cocuk, elbette bizler de insaniz ama anne bununla basedebilecegini, bunun cocugunun sucu olmadigini acikca ortaya koyabilmeli.
Bazilarinizin "ne var ki bunda, cocuk annesinin saclarini oksuyormus hic oksamasin mi"dedigini duyar gibiyim. Bunu kastetmiyorum, elbette olabilir cok da hos bir manzara ama derinlerde verilen mesaj da o anlik sevgi paylasimi olursa guzel.. Ben oglunun omzuna yaslanmis, saclarinin oksanmasiyla kendinden gecmis anne manzarasinda ne goruyorum biliyor musunuz "oglum, iyi ki varsin! Baban yok ama sen varsin, bana cok iyi geliyorsun! Bu yoksunlukla sen olmasan basedemem ben canim yavrum! Annenin sana ihtiyaci var. beni sakin yalniz birakma" Bu cok buyuk bir duygusal yuk cocuk icin, cocuk annesinin ihtiyaclarindan kendini sorumlu gormeye baslar ve kendi ihtiyaclarini ikinci plana atar, annesinden annelik talep edemez olur cunku annesinin ondan talepleri vardir iyi hissedebilmesi icin. Bu boyle surer gider, zaman icinde bicim degistirir, ama cocuk kendi oldugu icin sevilmedigini eger annesine ihtiyac duydugu seyi veremezse sevilmeyecegini, kabul gormeyecegini dusunur. Surekli anneyi mutlu etmeye odaklanir ve kendi mutlulugunu gozardi eder.
Dedigim gibi, arkadasimla sohbetimden daldim bu konulara, onun ozelinde yasanan budur demiyorum sadece bana hissettirdigini yaziyorum. Biraz olsun farkindalik yaratabilirsem ne mutlu bana. Bir gun icinizdeki bir bosluk duygusunu cocugunuzun varligiyla doldurmaya calistiginizi hissederseniz o dakika herseyi degistirebilme potansiyelini yakaladiginiz an olacaktir.

14 kasim Etisalat son gunum

Kesinlessin artik hadi diye beklerken bu sabah elime kagitlari tutusturdular, cikis mulakat formlari... Icim burkuldu. Yani insana deger vermediklerini biliyorum ama bir anda yuzume carpmis oldu gercekler. Gidiyorum. 5 senelik kariyerim bu kagitlara sigacak ve bitecek. Icim buruk, ayriligin hicbir turlusu kolay degil.
Diger yandan icim kipir kipir. Hayatimda hic yapmadigim bir sey yapiyorum YETER diyorum ve yurumekte oldugum yolu koklerimi soke soke birakip bambaska hic bilmedigim yollara adim atiyorum :) yarinlar ne getirecek bilmiyorum, hersey olasi. Yarinlari bilmemek bana hic bu kadar heyecan vermemisti... Acelem yok, ne yapacaksin sorusuna cevap veremiyorum cunku gercekten BILMIYORUM :) bilmemenin keyfini cikartiyorum. Yarinlar benim, ne olacagini bilmesem de benim ve her anin tadini cikartmaya kararliyim.

Tuesday, October 23, 2012

Herkesin farkli degerleri var bu hayatta

Artik haber iyice yayildi. Gun boyu masama gelen giden eksik olmadi, herkes saskin. Herkes merak ediyor neden ayriliyorum ve en cok da nereye gidiyorum, bunu merak ediyorlar :) Baska bir is bulmadigimi soyledigimde gozlerinden gecen supheli bakislari okuyabiliyorum. Baska is buldugumu ama soylemedigimi dusunuyorlar :) Bense hala kendime sasiriyorum. Baskalarina defalarca aman is bulmadan ayrilma, calisirken is bulmak daha kolaydir diye tavsiye verdigimi hatirliyorum. Nasil oldu da bu degisim gerceklesti, hala sasiyorum. Su anda bunun sadece kisitlayici bir dusunce oldugunu gorebiliyorum. Ben sahip oldugum degerlerle, tecrubemle, kisiligimle ayni ben olmaya devam edicem, su anki isim sadece su an tasidigim bir kimlik. Ve bir sure bu kimligi tasimayacagim, olan bu. Gercek Lemis'in yasamasina, gelismesine izin verdigim surece hayat onume nice firsatlar sunacaktir. Yarinlar ne getirecek bilmiyorum ama sadece kendime hic guvenmedigim kadar guveniyorum. Yarinin kosullari neyi gerektirirse ona gore bir cozum elbet bulacagim, buna inaniyorum. Kaygilarimdan kurtuldum hafifledim resmen ;)
Bugun bir arkadasimla sohbet ediyorduk ve bu sohbet kendimi biraz daha analiz etmeme neden oldu. Bu arkadasim da benimle ayni kaderi paylasiyor. Ona da ekip verdiler, ilave sorumluluklar verdiler ama unvan-grade vermediler. O soyle dusunuyor. Abu Dhabi'deki hayatin ona sunduklari, ailesiyle zaman gecirebilmesi onun icin cok degerli. Yukselmenin ilave mesai saati demek oldugunu ve bunun aile dengesini sarsacagina inaniyor. Bunun kisitlayici bir dusunce oldugunu da soylemeliyim, belki oyle belki degil ama oyle olmak zorunda degil. Herkesin degerleri farkli dedim. Benim degerlerim DEGISIM, ISTEN KEYIF ALABILMEK, SINIRLARIMI ZORLAYACAK BIR ISTE CALISMAK, GELISIM. Ben su anda yaptigim is bu degerleri bana yasatmadigi icin ayriliyorum. Detayinda terfimin verilmemis olmasi vs olsada bu ana sebep degil. Arkadasim muhtemelen baska degerlere sahip GUVENDE OLMAK, AZ SAAT CALISMAK, STABIL OLMAK vs.. Dolayisi ile onda terfini alamamis olmasina ragmen bu onu benim kadar etkilemiyor. Herkesin degerlerinin ve onceliklerinin farkli oldugunu ve bunlar neticesinde ayni duruma maruz kalinsa bile farkli sonuclara varilacagini gosteren guzel bir ornek oldugunu dusundum. Kimseye kendi dogru gordugum tavsiyelerde bulunmamam icin kuvvetli bir hatirlatici bu bana.
Gecen gun babamla telefonda konusuyorduk. Bana dedi ki kizim, para herseydir, isine sahip cik. Eskiden olsa kavgaya bile girisirdim bunun dogru olmadigini kanitlamak icin. Ama bu sefer gulumsedim, dogrudur babacim dedim senin degerlerin dogrultusunda sana para hersey gibi geliyordur ama benim degerlerim farkli dedim. Anlayamadi elbette :) ama ben artik onu anliyorum, bu da bir gelisme.

Monday, October 22, 2012

Pinokyo'nun da annesi kiziyor muymus?


Cocuklarla ilgili hikayeleri can kulagiyla dinlerim hep ve kendime dersler cikartirim. Bunlardan birini de sizinle paylasmak istedim..

Bir arkadasim, adi KARDELEN olsun J Ogluyla iletisiminde zaman zaman gerginlesip bagirdigini, kizdigini hatta arada vurdugunu soylemisti. Ama bunun tamamen degismesine sebep olan bir sey yasamis. Ogluna Pinokyo masalini okurken oglu “annesi kizmis mi, vurmus mu?” diye sormus. Dusunurseniz cocuklar boyle sorular sorar zaten,  bazilarimizin hissedemeyecegi kadar spontan olarak cocugun aklina gelen bu soru masalla iligili gibi gozukse de aslinda cocugun dunyasindan cok onemli bir alinti. Onun gercekligini yansitiyor. “Hata yaparsam anne bagirir ve hatta vurabilir.” O yuzden masum bir sekilde masalda da bu detayi ariyor merakla.

KARDELEN bu soruyu duyunca gecistirmemis, hatta onda tamamen farkli bir duygusal surec baslatmis. Oglunun penceresinden goruvermis “bagirmak” ve “vurmak”eyleminin niteligini. Ve o gunden beri bagirmayi ve vurmayi rafa kaldirmis, boyle de olabiliyormus diyor. Ben cok etkilendim bu hikayeden.  KARDELEN diyor ki, “50 bin kere okumus da olsam „cocugunuzu oldugu  gibi kabul edin“ lafini cocugumu oldugu gibi kabul etmedigimi farkettim o an « 

Cocuklarimiz bazen bizi cildirtan, bize dogru gelmeyen seyler yapabiliyorlar. Sizi sinamak icin, sadece deneyip gormek icin, meraktan, kendilerini ifade edememekten vs vs.. bir suru nedenden oturu toplumun ve en onemlisi bizim kabul etmedigimiz davranislarda bulunabiliyorlar. Bagirmak ve vurmak o anda istenmeyen davranisi kesse de uzun vadede kalici bir etki yaratmiyor. Bu demek degil ki cocuga hic kizmayacagiz, elbette annenin sinirlarini bilecek cocuk. Arada bir annenin de cildirip bagirmasinda bir sakinca yok elbet J o zaman aa benim annem de insanmis diyecek cocuk, sabri tasabiliyormus J  yeter ki sureklilik gostermesin. Yeter ki cocuklarimizi bizim kabul etmedigimiz sekilde davrandiklari icin suclu/hatali/kabul edilmemis hissettirmeyelim. Anne olarak isimiz cooook zor ! Ama biz degiserek, hatalarimizi duzelterek cocuklarimiza en buyuk seyi ogretiyoruz «  herkes hata yapar ve degismek, gelismek mumkundur, anne icin bile »

Blogumda hikayelere yer verirken her zaman cozumu de beraberinde sunamiyorum. Cunku hepimiz farkli degerlere, farkli aile yapisina, farkli karakterlere sahibiz. Sizin cocugunuzun uygunsuz davranisinda bagirmamak yerine ne yapabilirsinizin cevabi maalesef bende yok. Ama farkindalik cozume giden ilk adim. Bagirip, vurdugunuz zamanlarda ne yaptiginizin bunun cocuk uzerindeki etkisinin farkinda olun yeter. Zamanla kendi cozumunuzu kendiniz uretebilirsiniz.

Boncuk uzulmus mu?

Bir arkadas davetinde Kaan beni yanina cagirinca cocuklarin odasina gittim ve cocuklardan birini duvarin kenarina buzusmus uzgun uzgun otururken gordum. Diger cocuklar oyuna dalmis farkinda degillerdi. Bu ufakligin adi BONCUK olsun :)

 Hemen yanina coktum, onun gibi duvara yapisip dizlerimi toparlayip minicik oldum.
 Ben - Boncuga ne olmus ?
 Boncuk - ….. ( ses yok ama onun hizasina inip onunla ilgilenmemden etkilendigini gorebildim. )
Ben- Boncuk uzulmus mu ?
Boncuk – …(urkek bir bakis ve kafa sallama)
Ben – Oooo, boncuk cok uzulmus..
Bu sirada diger cocuklar da birseyler oldugunu farkedip etrafimiza toplandilar, hepsi oturdular :) belki de oyun oynuyoruz sandilar..
Ben- Boncuga nasil yardimci olabiliriz ?
Cocuklar hoplayip ziplamaya boncugu oyuna davet etmeye calistilar kendilerince, onu guldurmeye calistilar.
Ben – Boncuk gulmek istemiyor mu ?
Boncuk – …. (kafa sallar hayir manasinda)
Ben – O zaman hadi hepimiz uzulelim (suratimi komik ama uzgun bir sekle sokarim)
Cocuklar da beni izler..
Boncuk - .. (biyik alti ufak bir gulumseme…)
Ben – Artik gulebilir miyiz ?
Boncuk – ….(kafa sallar hayir manasinda.)
Ben – Hadi yine uzulelim o zaman, Boncuk bize soylesin ne zaman gulmek istedigini.
Boncuk – … (biraz duraklar ve baslar gulmeye :) )

Yaptigim ne oldu diye dusundugumde farkettim ki Boncugun uzgun hissetmesini kabullendim, onun seviyesine indim, empati yaptim. Ne oldu- neden oldu diye sorgulamadim, sen de sunu yap bunu yap demedim. Sadece onun icin orada oldugumu gosterdim ve duygusunu adlandirdim, yasamasina izin verdim. Hatta cocuklar da dahil olunca daha etkili oldu sanirim. Ve kendi kendine uzuntusunu atlatabildi.
 Cocuklarimizin duygularini adlandirir onlara bu duyguyu yasamalari icin alan tanirsak bu duygularin normal oldugunu, yanlis bir sey yapmadiklarini hisseder ve etkisinden cabuk kurtulurlar. Kendini, duygularini ifade etmekten korkmayan cocuklar yetistirebilmemiz dileklerimle….

Wednesday, October 17, 2012

Son hafta

Bu hafta basinda mudurlerime mail atip bu hafta kararimi vermek istedigimi ve bana teklif edecekleri pozisyonun detaylarini gondermelerini istedim ama ses yok. Bu hafta Gitex nedeniyle ofiste degiller ama bunu mazeret kabul etmiyorum. 3 eylulden beri bol bol vakitleri vardi. Zaten bir sey yapabileceklerine inanmamistim.
Su anda dosyalarimi kopyaliyorum. Yavas yavas vedalasiyorum masamla, isimle..sessiz sedasiz. Onumuzdeki pazar da istifami sisteme koyacagim, chro ya gondericem yazili istifami. Artik kendimi buraya vermem cok zor gozukuyor, olay terfi almaktan cok daha derin gibi gozukuyor. Artik bu isi yapmaktan, gelismeye acik olmayan is ortami ve insanlardan uzak olmak istiyorum. Buraya ait hissetmiyorum kendimi. Neden bu kadar zaman bekledim, unvanimi alayim en azindan diye ama olmadi, olamayacak. Basindan beri biliyordum belki de. Kendime deger vermeyen bendim, bana deger vermiyorlar diye suclayarak vicdan rahatlatiyordum. Artik bitti. Gerek kalmadi bu oyunlara :)
Simdi kendimi ozgur hissediyorum. Yeni adimlar atmaya hazir. Merak ediyorum gelecek neler getirecek. Tatli bir merak :)

Sunday, October 14, 2012

Le Royal Meridian Beach Resort and Spa, Dubai


Bu otelde daha evvel de kalmistik ama Tower kismini restore etmisler cok daha yeni ve konforluydu. Yesillik alanlari ve havuzlari beni benden aliyor. Hele deniz.... Sansima hava da cok guzeldi, suyun sicakligi da harikaydi. Her sabah kumsalda yuruyus yapip denize girdim.. Yeniden dogmus gibi hissediyorum :)

Varis ve karsilama:11 gibi vardik, hafta arasiydi ve kalabalik yoktu.  Erken olmasina ragmen hemen odamiza yonlendirildik.
Oda: ferah, balkonlu bir odaydi.  Bol bol cekmece vardi :) banyosu yepyeni ve konforluydu. Biraz da rutubet kokusu vardi ama onun disinda gayet konforluydu. 
Tesis: dubai marinadaki en eski otellerden. Lobisini pek begenmiyorum ama bahce, havuzlar, kumsal bir harika. Cok rus vardi ama bu dubainin genek durumu sanirim, bu otele ozel bir durum degil. Cocukla tatil icin inanilmaz guzel bir otel. Kossun oynasin, iki farkli cocuk havuzu var. ara sira cimlere tavsan, kaz, ordek falan saliyorlar :) 
Restoran ve bar: 7 tane restoran Var. club odada kalanlar icin ossigano restoranda ayri kahvalti bufesi vardi, ufak ama yeterliydi. Aksam da yine bu italyan restoraninda yedik, pahaliydi. Otel JBR a 15 dk yurume mesafesinde, rahatlikla disarida yenebilir. Club lounge cok kalabalikti, ikramlar fena degildi ama kalabalik ve sesden rahatsiz oldum.

3 gece club room 2 yetiskin kahvalti dahil, vergiler dahil fiyat 4080 dhs idi. Yine gider miyim? Havuz ve denizden faydalanabilecek kadar vaktim varsa ve kaan da benimleyse evet ama tek basina konaklamak icin biraz fazla pahali bir otel. 

Ben bir Flamenko danscisiyim :)

InAnilmaz bir haftasonu gecirdim! Dubai'de kaldim 3 gece ve CTI in ilk seviye kocluk egitimi olan Fundamentals'a katildim. Birbirini tanimayan 20 degisik milletten 26 insan biraraya geldik ve ikibucuk gunde oyle derin bir bag kurduk ki! Hala inanamiyorum. Egitmenlerden birisi Turk idi, Gonan Hanim. CTI' yi Dubai'ye getiren kisi, cok grur duydum. Ve kendisine hayran kaldim resmen.

Ilk dakikadan itibaren sinif kaynasti, sanki birbirimizi cok uzun zamandir taniyor gibiydik. Ayni amac ve benzer arayislarla biraraya geldigimiz icin ve egitmenlerin de sagladigi rahat ortam sayesinde en yakinimizla bile paylasamadigimiz derin duygularimizi paylastik. Birbirimize kocluk yaparken birbirimizin ruhuna dokunduk. Ve hepimiz bu isi yeni ogreniyor olmamiza ragmen birbirimizin hayatlari uzerinde bir etki yaratabildik, inanilmaz olan da buydu.

Kocluk isinin bana cok uygun oldugunu, insanlara ve ic dunyaya olan ilgim dolayisiyla cok cabuk kiviririm diye dusunuyordum ama cok yanilmisim :) cok iyi bir dinleyici olmayi ogrenmeliyim ve en onemlisi de cozum uretmeye calismaktan vazgecmeliyim. Cunku insanlar kendi cozumlerine benim koclugumla kendileri ulasabilecek kapasitedeler. Benim icin buyuk bir degisik ve kesif olacak bu yolculuk, cok heyecanliyim. Simdiden harekete gectim yeni clientlar bulmak uzere. Cok da endiseliyim, hata yapmaktan korkuyorum ama hata yapsam da karsimdaki insana zarar vermeyecegimi biliyorum. Hicbirimiz o kadar guclu degiliz :) egitmen bunu soylediginde inanilmaz rahatlatici oldu hahahah

Flamenko danscisi nereden cikti derseniz. Uygulamalardan birinde herkes sana sahip oldugunu gordukleri degerleri (values) soyluyor. Benim icin soylenenler cok da sasirtici olmadi, hepsini biliyordum zaten. Ama sonra ayni kiside isiltisini gordugunuz ama ortaya cikaramadiklari degerler nedir diye soruldu ve iste bunlar sasirticiydi. Cunku benim daha bold(girisken-korkusuz), daha kendine guvenen biri olAbilecegimi, ic gudulerime yeteri kadar guvenmedigimi soylediler. Cok sasirdim. V sonra buna uygun bir karakter seciliyor kisi icin ve benim icin flamenko dancer sectiler :) inanilmaz oturdu uzerime. Dimdik, grurulu, isini bilen, aktif, etrafindakilerin ayaklarina basmaktan korkmayan, bold, guvenli ve asil..... Bu ozellikleri giyerek yaptigim kocluk alistirmasinda resmen fark yarattim. Kendime guvendim, ses tonum bile degisti, daha aktif oldum bir anda... Inanilmazdi. Karsimdakini kirmaktan korkmadim ve sonuc da daha etkili oldu. Simdi yapmam gereken flamenko danscisinin orada oldugunu bilip gerektiginde onu sahneye cikartmak :)

Tuesday, October 9, 2012

Tehdit ederek korkutarak egitim?

Cok moralim bozuldu :( az evvel bakicimiz Chassy ile konustum. Kaan yemegini yedi mi diye sordum, yuvada yediler. Yemiyormus ama ogretmeni "yemezsen Chassy seni almaya gelmeyecek" demis ve oglum yemis :( Bunu gulerek anlatiyor bana Chassy. Aksam chassy ye bunun pek de iyi bir egitim yontemi olmadigini soyliycem ama ogretmene bu mesaji nasil iletmeliyim? Ya da iletmeli miyim? Canim sikildi cok:( benim yontemim, yemek onune sunulur yemiyorsa yemez, ac kalir ve zaten daha sonra oturup yiyor. Ama yemezsen annen gelmez, yok seni buraya terkederler gibi cocugun psikolojisine saldiri yontemi ile terbiye etmek bana hic uymaz! Bir yolunu bulmaliyim ogretmeni ile haberlesmenin. Bunu soyleyen ogretmen mi yoksa sinif asistani mi once onu ogrenmeliyim tabii bir egitmenin agzindan bunu duymak endisemi daha da katlayacak cunku. Boyle bir seyi soylemek bunun dogru olduguna inanan birine hakaret gibi de gelebilir. Kimseyi suclamadan, kendi dogru bildigim ve cocugum icin en iyisi olduguna inandigim seyi ogretmenine aktarabilmeliyim. Daha gun icinde goremedigim farkina varamadigim ne gibi tehdit unsurlari kullaniliyor acaba :( ogretmenin oglum uzerinde birakacagi izler annesininki kadar derin ve kalici olmayacak buna inaniyorum ama yine de neden oglumun boyle bir baskiya maruz kalmasina seyirci kalayim ki? Cocukken beni de boyle terbiye etmisler sanirim yoksa bu kadar canim yanmazdi bu olaydan. Biraz daha dusuneyim bakayim..

Kendini satabilenlerden misiniz?

Pazarlama hayatin her alaninda karsimiza cikiyor. Sadece ticari urun ve servisler degil insanlarin da kendini pazarlamasi gerekiyor. Ben isimi cok iyi yaparim ama kendimi iyi pazarlayamam mesela :) bunun uzerinde calisiyorum, daha iyi pazarlamaliyim kendimi...

Bu konu nereden aklima geldi, gittigim fitness salonundan. Her hafta iki kere derslere katiliyorum. Iki tane egitmen var. Birisi misirli, digeri filipinli. Misirlinin dersleri oyle kalabalik oluyor ki adim atacak yer olmuyor, filipinlinin ise dersleri bombos neredeyse ozel ders gibi oluyor. Misirli ve filipinli detayini irk ayirimi olsun diye degil de belirleyici olsun diye yazdim, isimlerini kullanmak istemedim nedense.
Kendi degerlendirmem soyle, misirli bu isin egitimini pek almamis belli ki kendini yetistirmis ve bu ise gonul vermis. Derslerde enerjisini ruhunuzda hissediyorsunuz, bazen kendini kaptirip sinifi unuttugunu bile dusunuyorum cunku hic bakmiyor bile hareketler sinif tarafindan takip ediliyor mu edilmiyor mu :) ve biraz unstructured geliyor bana belli bir duzeni yok mesela soguma hareketlerine isinma hareketlerine yer vermiyor pek.. Hangi hareketi neden yaptigimizi aciklamiyor. Ama bagiriyor cagiriyor, insanlari hareket etmeye zorluyor. Ve sinif hep kalabalik.

Filipinli ise egitimli, her derste hareketleri aciklayarak yaptiriyor, soguma hareketleri hangi bolge calistiysa ona yonelik vs.. Ogrenci yapamazsa yanina gidip gosteriyor. Ama bir sekilde zevk almiyor gibi, eglence faktoru eksik. Gelenlerin cogu arap, misirliyi o yonden de yakin buluyor olabilirler ama asil faktor hedef pazari tanimamak. Filipinli gorevini layigiyla yapiyor ama hedef kitleye yonelik onlarin eglenme istegine yonelik bir calisma yapmiyor. Aslinda egitimini ve uzmanligini kullanarak kendini daha iyi pazarlayabilir, guven kazanip daha cok musteri toplayabilir ama yapamiyor. Is aski ile de alakali bir sey olabilir ama ben kendininpazarlamaya daha yakin buldum. Misirli olan kendinde olmayan bir seyi fazlasiyla varmis gibi gosterebiliyor, filipinli ise fazlasina sahip olmasina ragmen satamiyor. Dusunulmesi gereken hayatin icinden ufak bir detay ;)

Monday, October 8, 2012

Satislar

Her yeni kart satisimda bir heyecan, mutluluk duyuyorum. Bu kartlar sanki benim elimin degdigi, benden birer parca gibiler ve baska insanlara ulasip onlari mutlu ettigini dusunmek beni heyecanlandiriyor. Bugun teslim ettigim bir farewell karti buradan ayrilan bir arkadasla Kanada' ya gidecek mesela. Bu hobi isinde beni mutlu eden paylasma kismi zaten. Birseyler uretip, benden birseyler katip baskalariyla paylasmak...
Daha cok uretmek istiyorum! :)

Sunday, October 7, 2012

Meditasyon 2. Seans

Dun ikinci seansima girdim. Ilk seanstan daha az kisi vardi. Ilk 15 dakika sessizce oturup egitmenin yonlendirmeleri ile icimize odalandik. Biraz zorlaniyorum dunyevi unsurlardan dikkatimi icime cevirmekte. Neyse..
Dunku derse ufak bir egzersiz ile basladik. Eslestik. Ben ellili yaslarda bir adamla eslestim. Birbirimizin iki kasinin ortasina (ruhun oldugu yer) odaklanarak bir bag kurmaya calistik. Akliniza bir sey gelmezse bir sey soylemek zorunda degilsiniz bakin bakalim karsinizdakini ruh olarak ( the soul - peace , love and happiness) gorebilecek misiniz dedi. Ilk partnerim basladi. Pek cok sey soyledi ve hepsi de beni tanimlayan seylerdi. Eyvah dedim ben birsey soyleyemem herhalde cunku insanlarin gozlerine, hareketlerine, mimiklerine bakmadan konusmak neredeyse imkansiz benim icin telefon gorusmelerini bile sevmem bu yuzden. Ama ilginc bir sey oldu. Odaklandim ve aklimda bir suru sey uyandi, kelimeler dokuluverdi. Gercekten bir bag kurabildigimi hissettim cok degisikti.
Egitmenin soyledigine gore eger herkesi birer enerji kaynagi ruh olarak gormeyi basarabilirsek gun icindeki etkilesimler de boyut degistirecek. Insanlar size negatif bir sey soylemek durumunda kaldiginda onu rolunu gerceklestiriyor diye kabul edin dedi, patron rolu - anne rolu her ne rolunu oynuyorsa. Siz bir ruhsunuz karsinizdaki de bi ruh ve iki ruhun iletisimini gozlemleyin dedi. Nasil mumkun olacak bilmiyorum ama kislerin tavir ve davranislarini rollerinin bir geregi olarak gormek mantikli geliyor bana.
 Ruhun organlarindan bahsetti bir de.
 Mind- zihin. Bu beyin degil, beyin bir Enstruman, mind ise fikirlerin turedigi yer.
Body- vucut ve bes duyu organi
Intellect- fikirlerin filteelendigi, process edildigi yer
Sanskara - bunu bilincalti gibi tanimladi ama daha buyuk bir sey. Tecrubelerin, eylemlerin bellege kaydedildigi yer. Markete gidip bir paket cikolata alip yendiginde verdigi mutluluk buraya kaydediliyor ve bir dahaki sefere cikolata alimi otomatik olarak bu mutluluga ulasmak icin yapiliyor. Bu sanskara ve bilincalti benzerligi ilgimi cekti. Mesela benim su anda bazi dengeleri kurabilmek icin yemek yemem gibi. Intellect yememem gerektigini oyluyor ama sanskara oyle gucku ki yemeye engel olamiyorum. Ama soyle diyor, eger mutlulugu bir seye baglarsaniz paranin iki yuzu gibi mutluluk ve uzuntuyu birarada alirsini (happiness and sorrow) cok dogru ve o mutlulugu tatmak icin yine cikolatanin veya o baglandigini sey her neyse onun pesine dusersiniz. Meditasyon ile intellect guclendirilip istedigin seyi degil senin icin iyi olan seyi yapmayi, zihnine hukmetmeyi ogreniyormussun. Bazi insanlar ben ozgurum her istedigimi yapabiliyorum derler ama hislerinin esiri olduklarinin farkina varmazlar dedi. Ozgurluk istedigini yapmak degildir bunu yapmak zaten kolaydir, ozgurluk hislerinden arinip senin icin en iyi olani yapmaktir dedi.
 Henuz daha tam oturmuyor bu fikirler bende ama dedigim gibi dort derse de devam edip sonra karar vericem meditasyon bana gore mi degil mi:)
Dunku ders cikisinda garip bir sekilde modumun degistigini farkettim. Burakla tartismis ve onunla konusmamaya karar vermistim ama meditasyon sonrasi onu gormek istedim. Ilginc. Galiba onu da bir ruh olarak gorup davranislarinin, beni rahatsiz eden seylerin de birer rol, icra etmek zorunda oldugunu dusundugu bir rol oldugunu dusundurdu bu bana. Bu aralar aklima estigi gibi yasiyorum dedim ya, bakalim neler cikacak arkasindan hayirlisi ;)

Kuzu ogluma kurt olmayi ogretmek istiyorum

Kaan'in en sevdigi arkadasi Bora, benim arkadasim Duygu'nun oglu. Bora Kaan'dan bir bucuk yas buyuk. Onceleri beraber oynayamiyorlardi ama artik dialog kurup birlikte oynayabiliyorlar. Bu aralar Bora ile Kaan birlikte daha fazla zaman gecirme firsati buldular ben de onlari daha fazla gozlemleme firsati buldum elbette.
Once mizaclarindan bahsedeyim. Kaan sakin, yavas hareket eden, temkinli bir cocuk. Bora da sessiz bir cocuk ama ofkesini ifade edebilen bir cocuk yani damarina basarsaniz teror estirebiliyor. Ikisinin de ortak noktasi "arabalar". Dun butun gun beraberdik ve butun gun Kaan Bora'nin elindeki arabayi isteyerek gecirdi. Ama olay su veya bu araba degil "boranin elindeki araba" ;) bora da tabii saldiriya ugramis gibi hissettiginden surekli bir arabasini koruma-kendi ustunlugunu ortaya koyma derdinde. Kaan her seferinde beni surukler "anne gel" giderim, arabayi benim almami ister hayir oglum, Bora senin arkadasin ve birlikte oynamanin bir yolunu bulmalisiniz, boradan iste, git al istedigin arabayi vs seklinde cesaretlendirmeye calisirim. Oglum kendince sunlari denedi:
- boraya gider ve "i want" der... Tepki yok tipis tipis geri doner
- boraya cesit cesit baska araba verir "bu bu bu" der tabii ki sonuc alamaz
- bazen bora arabayi bosta birakir git al oglum derim ama gidip almaz cunku boradan korkar, o alana kadar bora gelir alir arabayi
- boranin onunde yuzune dogru yaklasip en sirin haliyle guler bakar ki bora gulmuyo "bora hahahahah" der :) akli sira borayi guldurmeye calisiyor

Ara sira arabayi alabildigi her anda sevinc cigiklariyla bi iki dakka oynar ama sonra bora gelip zorla elinden alir ve kaan aglar..bu senaryolar rahat on kere yasanmistir heralde dun. Ogluma sunlari ogretmeye calisiyorum:

- istedigin seyi git al ve sonucuna katlan. Maalesef bugune kadar zaten kuzu olan oglumu oyle cok tembihlemisim ki cocuk sinira bile yaklasamiyor, arabaya ici gidiyor ama sonunda dayak yiyecegini bildiginden elini atip da almiyor.
- biri elinden oyuncagini alirsa "oyuncagimi alamazsin buna hakkin yok" de.. Su anda salya sumuk aglayip bana kosuyor. Tabii ki aglayacak, uzuldugu icin aglasin da ama karsisindakine hayir demeyi de ogrensin istiyorum.
- biri ona saldirdiginda kendini koruyabilsin. Yani bu nasil olacak bilmiyorum, ufak bir cocuga vurmanin hem kotu bir sey oldugunu ama ayni zamanda ona vurmaya kalkarlarsa nasil engel olacagi nasil ogretilir hic bilmiyorum. Ben sadece bana vurmaya hakkin yok de oglum diye ogutluyorum artik. Kacar mi, bagirir mi geri mi vurur kendi yontemini kendi bulacak. Dun boradan hirsini alamayinca gitti bebeklere (arkadasimin on aylik ikizleri) vurmaya kalkti. Vurma sakin demek yerine,  durdurdum ve bana vur oglum dedim. Sasirdi, bana vurdu ama oyle nazikce ki sanki kirilacakmisim gibi. E tabii bugune kadar sakin vurma oglum vurmak hiiiic guzel degil diyen anne simdi kalkmis vur oglum diyor. Elbette ki herseyi vurarak ifade etmesin ama eger icinden vurmak geldiyse vursun bakalim bu bizi nereye goturecek. Eger siniri asarsa o zaman sinirin altina cekmeye calisirim. Ama sinira yaklasmamis iki yasinda bir cocuga vurmak iyi degil sakin ha deyip kendi endiselerimi yatistirdigim icin kaanim sinira yaklasamiyor bile. Kaanin borayi en iyi arkadasi secmesinde bunun etkisi oldugunu da duusunuyorum. Cunku bora kaanin olmak isteyip de olamadigi seyleri temsil ediyor. Kendimi kotu hissediyorum oglumu baskilamis olma fikrinden dolayi ama farkina varip duzeltmek icin cabaladigim icin de umutluyum.

Saturday, October 6, 2012

Genc degilim artik :(

Haftasonu Dragon Boat Festival vardi Shangrila' da. Plajda oglumla kum-deniz keyfi yaparken coskulu muzik kanimi kaynatti.. Ve gozlerimi oglumdan ayirip etrafimdaki insanlari farkettim... saglikli, neseli, civil civil GENC insanlar.. Enerji dolu, motive, kaygisiz, hayattan zevk alan ve onlerinde yasanasi kocaman bir gelecek. Kendimi cok yasli hissettim. Ici gecmis, demotive, hayati sorgulamadan bir dakikasi gecmeyen, kaygili... Hep boyle hissetmiyorum elbette ama o kadar genc insanin icinde kendimi gercekten boyle hissettim.
Bir sey daha hissettim, haksizliga ugramis gibi hissettim. Kendi gencligimi, 15-25 yas arasi hayatimi dusundum. Kotu degildi ama o kadar cok engellenmislik goruyorum ki. Surekli arkadaslar mi anne mi tercihi yapan, yapmasa da dusunmek zorunda birakilan, haftasonlarinda arkadaslariyla ozgurce plan program yapamayan, erkek arkadas bile edinmeye korkan, hata yapmaktan korkan bir ben.. En sevdigim anilarim Erdek'teki yazligimiza ait. Genc olabildigim, azicik baskidan uzak kalabildigim, kendimi ozgur hissedebildigim tek yer. Gozlerimi kapadigimda sabah erkenden kalkip bisiklete bindigimde yuzume carpan ruzgar, kumsalda yalniz basima denizi seyrederken hissettigim huzur, arkadaslarimla kumsalda kosturmacalarimiz, enerjimiz geliyor aklima. Ama hep hesap yapmak zorundaydim.. Gec kalirsan hesap ver, bir yere gitmek istediginde mutlaka mantikli bir aciklama bul, barlardan uzak dur, sakinha yalan soyleme, hep dogru kararlar ver, taskinlik yapma... Niye ki? Yani 15 yasinda bir genc hata da yapmali, yalan da soylemeli, taskinlik da yapmali ki ogrenebilsin. Adim atmaktan korkmasin. Burada kendini bilmez, hayati tehlikeye sokacak taskinliklardan bahsetmiyoruz. Ama benim o kadar aklim vardi zaten keske annemle babam bana biraz daha guvenebilselerdi, kendi kaygilarindan baskarini kaldirip azicik benim ne istedigimi gorebilselerdi. Her hareketimde onlari hayal kirikligina dusurmekten o kadar korkmasaydim keske, gec kaldigimda veya arkadaslarimla haftasonu bir sey yaptigimda anneme onu ne kadar sevdigimi, arkadaslarimi ona tercih etmedigimi kanitlamak zorunda hissetmeseydim keske. Kimseyi suclamiyorum. Kendimle hesaplasiyorum sadece. Bir daha genc olamayacagim, keske tadini cikartabilmis olsaydim. Cok cabuk buyudum, olgun davranmak olgun olmak zorunda kaldim. Kendi oglum icin dilegim, doya doya gencligini yasamasi, hep genc hissedebilmesi, o enerji ve askin hic bitmemesi.
Benim neden psikanalize gittigimi bir turlu anlayamayan bir annem var. bu satirlari okursa neler hissedecegini biliyorum. Beni nankorkukle suclayacak, harika bir gencligimin oldugunu, onlarin sahip olmadigi herseye sahip oldugumuzu, biz yazlikta kalabilelim diye nasil saclarini supurge ettigini anlatacak, asil kendisinin neler hissettigine getirecek konuyu.. O da haklidir, ama ben bunlarin hicbirinin sorumlusu degilim. Ama benim gencligimden kalan izlerin sorumlusu annem. Sahip oldugum guzelliklerde de icimde acilmis derin yaralarda da onun izleri var. Bir gun bunlarin hepsini, yargilanmadan annemle konusabilmeyi diliyorum. Soylediklerimin hicbirinin "seni sevmiyorum" anlamina gelmedigini bilsin istiyorum. Bir gun, bundunyadan gocmeden bunu yapabilmeyi diliyorum..
Haftaya cok bunalim basladim.. Hadi hayirlisi..

Thursday, October 4, 2012

Sabotajci "Hayir"lar

Koclukla ilgili birseyler okuyorum. Diyor ki:
Eger kafanizda belli bir sonucu almak uzerine sabitlendiyseniz alacaginiz " hayir" cevabi size kendinizle ilgili bir yargilama gibi gelir ve basari ihtimaliminizi sabote edersiniz.

Cok yakin buldum kendime. Mesela dun finans departmani ile yaptigim bir toplantiya su beklentiyle gittim "ben onlara verileri saglayayim modellemeyi finansci kursun" almak istedigim sonuc bu olarak gittim. Ama toplanti sirasinda modellemeyi de benim yapmam gerektigi konusunda konusulmaya baslandi. Ic sesim birden "noluyor ya, hayir kesinlikle olmaz, ben sadece verileri saglarim onlar bunlari modellerine koyup calistirmalilar" demeye basladi ve sinirlendigimi farkettim. Bi iki saniye kendimi dinledim ve baska bir sesin "aslinda soylediklerinin mantikli bir yani var, benim yapmam daha mantikli" dedigini isittim. Karsimdaki kisi yalin bir lisanda kendi gerekceleriyle anlatiyordu bana neden bunu benim yapmam gerektigini. Ilk harekete gecen " sabotajci hayir" oldu, karsimdakinin dedigini "Hayir!" olarak algiladim - istedigimi elde edemedigim icin bunun bana karsi kisisel bir "hayir" oldugunu hissedip ofkelendim. Eger buradan devam etseydim muhtemelen ben de diretecek, ne dediklerini dinlemeyecek illa kendi istedigimi elde etmek icin toplantiyi surukleyecektim. Ama dinledim, bunun kisisel bir hayir olmadigini, somut ve mantikli gerekceleri oldugunu gordum ve ikna oldum.
Bunun gibi ornekleri gun icinde defalarca yasiyoruzdur kesin. Ben cok yasardim eskiden, kafamda sabitlenmis fikirler ve almak istedigim sonuclarla dolasirken dogrusu iletisime pek acik olamiyorsunuz ve sonuc alamadiginiz zaman da kendinizi hakaret edilmis, basarisiz, deger verilmemis hissedip ofkeleniyorsunuz. Ben hayatimi sabote eden "hayir" lara karsi biraz daha dikkatli olmaya karar verdim. Artik karsimdakinden hayir cevabi alip icimde yukseken bir ofke hissedersem once bir durup neden ofkelendigimi anlamaya calisicam. Iste hayatimin kalitesini yuksetecek bir kesif daha ;) paylasmak istedim.

Meditasyon

Uzun zamandir duydugum ama bir turlu denemek icin adim atmadigim bir seydi meditasyon. Gectigimiz sali ilk denememi yaptim. Bir suru meditasyon cesidi varmis, benim katildigim raja yoga olarak geciyormus. Egitmen de aslinda iki senedir meditasyon ogrenen biriydi, kendi ogrendiklerini paylasmaya karar vermis. Henuz meditasyon nedir bir sey anlamadim baslangic seviyesi 4 ders olacak toplam hepsine gidicem.
Sinifa girdigimde los isikli ortam, arka fondaki dingin muzik ve insanlarin sessizligi beni cok etkiledi. Konusmacilarin sakin ses tonlari da gercek otesi geldi bana. Yani kendi konusmami ses tonumu dusundum bir de onlarinkini, benimki fazla coskulu onlarinki ise fazla dingin geldi bana. On yil meditasyon yapsam da o tonda konusamam gibi hissettim.
Egitmen bazi sorular sordu.. Tek kelime ile ne aradiginizi soyleyin dedi. Sinifin cogu huzur, mutluluk, sakinlik gibi cevaplar verdi.
Sonra kim oldugunuzu biliyor musunuz diye sordu. Buna ilk ben cevap verdim. Dedim ki "ben annemin, babamin, isverenimin, arkadaslarimin, ikiskilerimin olmami istedigi kisiyim.. O yuzden kim oldugumu bilmiyorum ve hayatimda ilk defa bunu kesfetmek icin yola ciktim ". Birkac kisi daha benim gibi bissettigini itiraf etti. Iki yasinda bir oglum var ve onun kendi isteklerini, duygularini ozgurce dile getirme ihtiyacini kesfedince kendimin bu ozgurluge sahip olamadigimi daha iyi gordum dedim. Oglumdan cok sey ogreniyorum dedim ki bu cok dogru.
Odada yaklasik 25 kisi falandik ve arap, hintli, ingiliz, isvec, turk ve bilemedigim bir iki irk daha vardi, ne kadar farkli oldugumuzu ama ayni ortak arayistan dolayi o odada oldugumuzu dusunmek beni cok etkiledi. Ust duzey yonetici, ev kadini, hatta 15 yaslarinda bir ogrenci de vardi aramizda. Kim oldugumuzla ilgili konusmada su beni cok etkiledi, kendimizi tanitirken yasamin bize verdigi unvanlari anneyim, ogrenciyim ya da mudurum vs gibi unvanlar kullaniyoruz ama bunlarin hicbiri kalici degil. Adimizla kendimizi tanitiyoruz ama onu bile secme sansimiz yok, ironik degil mi? O halde kim oldugumuz bunlarin otesinde bir sey.. Umarim gorebilicem bir gun ;)
Bu meditasyon tipinde gozler acik yapiliyor meditasyon. Ama ben yapamadim, cok zorlandim. Diyor ki, gun icindeki stresli anlarda huzura ihtiyacimiz var ve gozlerimizi kapatip huzur aramaya firsatimiz olmayabilir. Mantikli ama zor.. Bakalim basarabilecek miyim.
Halen meditasyonun insanin icindeki sorunlari cozmekte nasil bir faydasi oldugunu kavrayamiyorum. Ben psikanaliz sayesinde beni rahatsiz eden, yasam kalitemi bozan her duygunun arkasinda bir neden, benimle ilgili bir tecrube-ani oldugunu biliyorum ve bunlari gorerek, cozerek ilerliyorum. Simdi dusunuyorum hayatimda psikanaliz olmasaydi, yasadigim sikintilar karsisinda meditasyon acaba nasil bir konfor getirecekti. Sorunlari cozmektense gormezden gelme yolu gibi hissettiriyor su anda.... Sorunu unut, icine bak, huzur icinde.. Huzur icimde fikrind karsi degilim ama o huzuru bloke eden o kadar cok yoksunluklar, kaygilar var ki meditasyon bunlarin giderilmesinde bir rol oynuyor mu o kismini anlayamadim. Zamanla kesfedip paylasacagim :)

Tuesday, October 2, 2012

Eylul 2012

Hayatimda ilk defa tanimlayamadigim farkli duygular yasiyorum.. Bir suru ilki yasiyorum ve hepsi Eylul 2012 de basladi. Adim atmayi, yurumeyi yeni yeni ogreniyorum sanki. Kendimi bir o kadar heyecanli ama bir o kadar da dengesiz hissediyorum. Bir sihirli degnek degdi uzerime sanki bir anda kalkip ciplak ayaklarimla yurumeye basladim. Hicbirseyin "biranda" olmadigini biliyorum ama oyle hissettiriyor. Siklikla kullandigim SU YOLUNU BULUR tabiri var ya, iste benim icin gerceklesen bu oldu bu eylul ayinda. Farkli hissediyorum, degisimi hic bu kadar derinlemesine hissetmemistim icimde. Belirsizlikler hic bu kadar heyecan katmamisti hayatima. Ben colun ortasinda kirmizi isik olsa yesil yanana kadar adim atamayacak kadar kaygili bir insandim belirsizliklere adim atmak konusunda. Simdi ise ayaklarimi o gomdugum kum havuzundan cikardim, silkelendim ve adim adim yuruyorum. Hayatimdan ilk defa bu kadar keyif aliyorum sanki. Bu onceki hayatimi hic keyifli bulmadigim anlamina gelmiyor elbette ama zincirlerim olmadan cok daha keyif aliyorum kesinlikle.
Eylul 2012 neler getirmis hayatima bir bakayim:
Eylul basinda istifa ettim- tamam mi devam mi halen belli degil
LemiSphere hayata gecirme calismalarina basladim
Spora basladim ve haftada iki gidiyorum- hep spor yapmaliyim der ama yapmazdim bu sefer kendiliginden oluverdi, bir bakiyorum tipis tipis is cikisi spora gitmisim :)
Bu blogu yazmaya basladim :) oldugum gibi, icimden geldigi gibi.. Defolarimla guzelliklerimle..
Life Coaching egitimlerine yazildim, kendime hedef koydum life coach sertifikasini almak icin

Iste boyle.. Artik iliskilerimde (is, ask, dostlar vs) paspasin altindaki anahtar olmamaya karar verdim. Ben degerliyim ve bu degeri bilmeyenle hicbir guzelligi paylasmak istemiyorum. Insanlarin bana deger vermesine olan ihtiyacim da degil bu, sanirim ben kendi degerimi yeni yeni farkediyorum artik ve paspasin altinda ne isim var diye soruyorum kendime :) o gunler geride kaldi.. Eylul 2012 gibi.. Simdi hosgeldin Ekim 2012 : )

Monday, October 1, 2012

Cafe shakespeare

Bu Cafe'ye BAYILIYORUMMM! Ilk Central Market'te gitmistim, simdi ise Mushrif'teki subesini denedim ve inanilmaz keyif aldim. Cok daha genis bir alan. Dekorasyon beni kendimden geciriyor :) Renklerin birbiri ile zitligi ve uyumu, dekorlarin yine hem karmasik ama bir o kadar da uyum icinde olmasi.. Cok basarili cok!

Konum: Central Market ve Mushrif'te 31. caddeden iceri girince ilk sagdaki sokagin icinde.
Menu: Zengin bir menusu var. Kahvalti secenekleri, salatalar, saj vs..
Denediklerim: Kahvalti secenekleri guzel tatlilar vitrinde cok guzel gozukse dekorasyon kadar basarili degil :) American ya da English breakfast ya da eggs any style tercih edilebilir. Eggs benedict hic guzel degil. Kahve yaninda gelen kurabiyeler hep taptaze ve nefisssssss
Fiyat: Orta kivamda
Ortam: Dedim ya... harika :)
Servis: Biraz yavas..
Tekrar gider miyim? Kesinlikle evet :)
Bir de foto :)

Hicbirseyin fazlasi iyi degildir sevginin bile

Canimdan cok sevdigim insanlarin cektikleri acilara sahit olmak ve  elimden hicbirsey gelmemesi beni cok uzuyor.  Elimden gelen en iyi destek iyi bir dinleyici olmak, ben de bunu ogrenmeye calisiyorum. Son gunlerde katildigim egitimlerde ogrendigim aktif dinleme bana bu konuda cok yardimci oldu. Kocasindan dayak yiyen bir sevdigim, adi HEPGUL olsun, bana esiyle yasadigi tatsizligi anlatti. Bu ilk degil.. Daha once de benzer seyler yasadi. Daha evvel onu dinlerken hep "uzulme - hersey yoluna girer - eger mutlu degilsen ayril" gibi derdine care uretmeye calistigim yonlendirmelerde bulunuyordum. Ama bu sefer sadece aktif dinleme yaptim. O anlattikca ben onu anladigimi belirttim, soyle hissediyor olmalisin, boyle hissediyor olmalisin diyerek onun kendini benim agzimdan tekrar duymasina yardimci oldum.. Bu gercekten de HEPGUL'un rahat rahat icini dokmesini ve duygularini daha iyi anlayabilmesini sagladi. "Ama sen de soyle yapsaydin, boyle yapsaydin"lar hep dilimin ucuna geldi ama kendimi tuttum cunku biliyorum ki benim uretecegim cozumlere ihtiyaci yok. Sadece dinlenmeye ve anlasilmaya ihtiyaci vardi. Dilerim konusarak, icini bosaltarak rahatlamasina yardimci olabilmisimdir.
Psikanalizde de yapilan bu aslinda, kisinin duygularini ifade etmesini saglayarak kaygilarini ortaya cikariyor ve sonra da bu kaygilari gidermek uzerine calisiyor. Ben de sevdiklerimin kaygilarini gorebiliyorum.. Ama gidermek benim elimde degil elbette.
Mesela HEPGUL'e kavga-dayak sonrasinda ne yaptiklarini sordum. Hicbirsey yokmus gibi hayatlarina devam ettiklerini soyledi. Buradan birbirlerini kaybetme korkularinin cok derin oldugunu ve bu yuzden de sorunlarini konusarak yuzlesmek yerine ortmeyi tercih ettiklerini dusundum. Simdi bu insana 'ayril o zaman kocandan' demek tabii ki ise yaramiyor cunku onun sevgisini kazanmaya, ondan deger gormeye oyle muhtac ki dayak da yese kapiyi carpip gidemiyor.
HEPGUL diyor ki ben onlara herseyimi verdim, cok sevdim, kendi hayatimdan vazgectim... onlar KARSILIGINDA ne yapti?... Ipler burada kopuyor zaten.. Eger yaptigin seyi KARSILIK bekleyerek yaparsan karsindaki bunu hisseder. Sen sonsuz sevgi verdigini de dusunsen karsindaki kendini hic sevilmemis hisseder cunku beklentinin gerceklesmesi icin seviyorsundur..
"Hayatimdan vazgectim, keske yapmasaymisim.." Bazen yaptigimiz seyler siniri asar ve kendi hayatimizdan odun vermeye baslariz FEDAKARLIK yapmaya baslariz. Ama fedakarlik yapmak karsimizdakinin omuzlarina cok buyuk bir yuk bindirir. SIKINTI verir. Bir gun o ugruna neler feda ettiginiz kisi karsiniza gecer "yapmasaydin, ben mi yap dedim" diyiverir.. Haklidir da :) Ama bunu duymak hic de kolay degildir. Dunyasi yikilir insanin. Herseyin fazlasi zarar.. SEVGININ BILE... Iliskilerimizde sevgiye kocaman bir yer acalim ama adini FEDAKARLIK koymayalim, KARSILIGINDA bizi sevmelerini beklemeyelim.. Biz zaten kendimizle barisik, karsiliksiz kosulsuz sartsiz sevebilen bir insan olursak seviliriz de.. HEPGUL un de bir gun bunlari anlamasini diliyorum..

Ikinci siparis

Bugun sirketten sekreter arkadasim operasyon geciren bir arkadasimiz icin Get Well Soon karti yapmami istedi :) Departmanca cicek ve kart yollayacakmisiz, normalde gidip disardan aliyorum ama sen daha guzelini yapabilirsin dedi :) Aksam bu hevesle ilk buyuk boy kartimi yaptim. Bakalim begenecekler mi :)
Sag alt koseye el yazisiyla da olsa designed by LemiSphere yazdim :) Logo tasarimim hazir olana kadar boyle idare edicez artik :)